Etkin pişmanlık kurumunun amacına, hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun adil bir indirim yapılmaması nedeni ile bozma

YARGITAY

  1. Ceza Dairesi

Esas Yıl/No: 2021/1253

Karar Yıl/No: 2021/9660

Karar tarihi: 20.10.2021

YARGITAY KARARI

YARGITAY KARARI

Mahkemesi :Ceza Dairesi

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;

Sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren, sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, hakkında tayin olunan cezanın süresi itibariyle yasal şartları oluşmadığından CMK’nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,

Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre yapılan temyiz incelemesi sonunda dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Tebliğ ve temyiz tarihleri itibariyle sanık … müdafiinin temyiz talebinin süresinde olduğu belirlendiğinden tebliğnamedeki ret isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanıklardan …’ün çocuklarını örgüte müzahir okula göndermesinin ve sanıkların Zaman gazetesi aboneliklerinin örgütsel bir faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği kabul olunarak yapılan değerlendirme sonucunda;

I-Sanık … yönünden yapılan temyiz incelemesinde;

Terör örgütünü yönetme suçu ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:

5237 sayılı TCK

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

Madde 220- (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

Silâhlı örgüt

Madde 314- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

3713 sayılı TMK

Terör örgütleri

Madde 7 – (Değişik: 29/6/2006-5532/6 md.)

Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.

I-Suçla korunan hukuki değer: Devletin Anayasal düzeni, bu düzene hakim olan ilkeler, devletin birliği ve ülke bütünlüğünün korunması suretiyle kamu güven ve huzuru temin edilerek bireyin Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı korunmasıdır.

II-Suçun maddi unsurları:

a-Suçun faili: T.C. Vatandaşı olan ya da olmayan herkes olabilir.

b-Suçun mağduru: Demokratik bir toplumda temel hak ve hürriyetleri güvence altına alınmış olarak barış içinde yaşama hakkı olan her bir bireydir.

c-Fiil-Tipik eylem: TCK’nın 314/1 maddesinde tahdidi olarak belirtilen, Devletin anayasal düzenine, birliğine ve ülke bütünlüğüne karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütü yönetmektir. Böyle bir örgüt, 3713 sayılı Kanunun 3.maddesi gereğince terör örgütüdür. Aynı nedenle suç, mutlak terör suçlarındandır.

Örgütü yönetmekten bahsedebilmek için öncelikle TCK’nın 220. maddesinde öngörülen şartlarla birlikte, amaç-saik, yöntem ve elverişlilik kriterleri itibariyle de terör örgütü vasfını haiz bir örgütün bulunması gerekir.

Doktrin ve yerleşik uygulamalara göre;

Terör örgütünü yönetmek örgüt hiyerarşisinin çeşitli basamaklarında örgütün amaçlarına ve yöntemlerine uygun biçimde örgüt faaliyetlerini sevk ve idare etmek olarak tanımlanabilir. Yönetici suç ortaklığına komuta eden ve örgütün kurallarını gösteren kişidir. (Simeone I ReatiAssociativi,op.cit.s 257 aktaran Turinay Faruk Terör Amaçlı Örgütlenme Suçu sh.269)

Suç veya terör örgütünü yönetmek; onu sevk ve idare etmek, kısmen veya tamamen, bölgesel, yerel veya genel olarak yönetip yönlendirmek, hiyerarşik yapıya ve varsa işbölümüne uygun olarak emir ve talimat vermek, bunların yerine getirilmesini bekleyip denetlemek, gerekli olduğunda da emrine veya örgütün talimatlarına riayet etmelerini cezalandırmaktadır. Kişinin somut olayda yönetme kudretine, sevk ve idare yeteneğine fiilen sahip olup olmadığına bakılmalıdır(Şen E.-Eryıldız S.Suç Örgütü sh.107).

Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında; harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.

Örgüt yönetmek; örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir. Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.

Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.

Örgüt yöneticileri, hiyerarşik açıdan emir ve talimat vermeye yetkili olduğu mensupların, örgütün amaçları doğrultusunda işledikleri suçlardan dolaylı fail olarak sorumludurlar (TCK 220/5m.), (Dairenin 18.07.2017 tarih, 2016/7162 – 2017/4786 sayılı kararından).

Failin örgüt yöneticisi olup olmadığı, örgütün organizasyon yapısı, hiyerarşisi ve kişilere verilen görevlerin önemi esas alınmak suretiyle belirlenecektir(Baltacı Vahit Terör Suçları ve Yargılaması sh.183). Bu tespitte belirleyici olan, failin örgüt hiyerarşisi içindeki sıfatı değil ve fakat yönetip yönlendirdiği faaliyetlerin, örgütün amaç ve etkinliği bakımından önemidir. Bu nedenle failin hiyerarşik konumu, üstlendiği görevler esas alındığında dahi belli bir hiyerarşik seviyenin üstünde bulunan kişilerin yönetici olarak kabulünde zaruret vardır. Zira gerek kanun koyucunun aynı cezai yaptırımı öngörerek örgüt yöneticiliğini, örgüt kurma fiili ile aynı ağırlıkta bir ihlal olarak görmesi, gerek mülga 765 sayılı TCK’nın 168 maddesinde yer alan, “silahlı çetede amirliği ve kumandayı haiz olmak” ve 141. maddesindeki, “cemiyetlerin faaliyetlerini tanzim veya sevk ve idare etmek” kavramları ile mer’i 3713 sayılı Kanunun 7/1 maddesinde yer verilen “örgütün faaliyetlerini düzenleyenlerin de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılacağına” dair kavramlar gerekse örgütle kurulan “organik bağın” sonucu olarak her seviyede belli ölçüde talimat alma-verme, astları yönetme olgusunun, örgütlü suçların doğasında mündemiç bulunması birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilikten maksadın hiyerarşik yapının belli seviyede üst katlarını ifade ettiğini kabul etmek gerekir. Bu görüş Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarında da benimsenmiştir. Nitekim silahlı terör örgütlerinin kırsalda faaliyet gösteren tim, manga, bölük sorumluları ile faaliyet yoğunluğu bulunmayan kimi il sorumluları örgüt yöneticisi olarak değil, örgüt üyesi olarak cezalandırılmaktadır.

TCK m. 220/1’de düzenlenen örgütü yönetme suçu niteliği gereği devamlılık gerektirdiğinden, mütemadi bir suçtur.

III-Suçun manevi unsuru: Suç işlemek üzere kurulmuş bir örgütü yönetme saikine dayanan doğrudan kastla işlenebilen bir suçtur. Bu suç olası kast ile işlenemez. Suç örgütünün varlığı için suç işlemek amacının açık bir şekilde ortaya konulmuş olması gerekir. Bir oluşumun çekirdeğini oluşturan kişiler suç işlemek amacıyla hareket etmekle birlikte, oluşumun içinde yer alan fakat bu amaçtan habersiz olan kişiler, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüte üye olmaktan veya bu örgütü yönetmekten sorumlu tutulamazlar. (Özgenç, Suç Örgütleri sh.21,22) Bu halde sorumluluk, TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen “hata” kurumuna göre çözüme kavuşturulmalıdır (Dairenin 18.07.2017 tarih, 2016/7162-2017/4786 sayılı kararından).

IV-Hukuka Aykırılık; Kişi hak ve hürriyetlerinden hiç birisinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağına dair Anayasanın 14. maddesinde de açıkça vurgulandığı üzere, bu suç herhangi bir hukuka uygunluk sebebi kapsamında işlenemez. Hiç bir devlet, hiç kimseye birliği ve ülke bütünlüğünü, anayasal düzenini bozacak bir hukuk düzeni kurmaz.

V-Konunun FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü bakımından değerlendirilmesi:

Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 16-956 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin 24.04.2017 tarih 2015/3- 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere FETÖ’nün dikey yapılanması şöyledir;

Örgütün sorumlu yöneticisi “imam” olarak isimlendirilir. Hiyerarşi içerisinde yer alan örgütün yöneticisi, raporları toplayan ve emirleri veren kişidir. Kainat imamı, kıta imamı, ülke imamı, bölge imamı, şehir imamı, semt ve mahalle imamı, kurum imamı gibi bir çok değişik pozisyonu vardır.

Örgütün lideri, mensuplarınca kainat imamı, mehdi, mesih olarak kabul edilmektedir. Kainat imamına bağlı olarak üst kurullar örgütün birimlerini yönetmekte faaliyetlerini düzenlemektedirler. Bu kurullar “istişare kurulu”, “mollalar”, “tayin heyeti” ve “özel hizmet” birimleridir.

Örgütün yurt içi yapılanmasında ise, “Türkiye imamı”, “bölge imamları”, “il imamları”, “küçük il ve bölge imamları”, “ilçe imamları”, “semt imamları”, “mahalle imamları”, “ev imamları (abileri)”, “talebe imamları”, “serrehberler”, “belletmenler” şeklinde hiyerarşik bir yapı izlenmekte ve örgüt tabana yayılmaktadır.

Türkiye’den sorumlu imama, beş bölge imamı, onlara da bu beş bölgeyi oluşturan şehirlerden sorumlu imamlar bağlıdır. Her şehir, büyüklüğüne göre alt bölgelere, bölgeler semtlere bölünmüş olup, her semte ayrı bir imam atanmaktadır. Semt imamlarının altında ise semte bağlı ışık evlerinin imamları yer almaktadır.

Bunun yanı sıra kamuda, bakanlıklar ve taşra teşkilatı, yerel yönetimler, üniversiteler, kamu iktisadi teşebbüsleri alanlarında faaliyet gösteren kurumlara da örgüt tarafından imamlar atanmaktadır.

…’in 1999 yılında ABD’ye gitmesinden sonra Türkiye’deki faaliyetlerine ilişkin sorumluluk Türkiye imamına geçmiştir. Ülke içerisindeki faaliyetler ülke imamına bağlı olarak yürütülmekte ve yapılan faaliyetler kurye aracılığıyla ya da doğrudan irtibata geçilerek …’e aktarılarak onayı istenmektedir.

Örgütün bir nev’i omurgasını oluşturan ve günümüz itibariyle elde ettiği konumu kazandıran özel hizmet birim imamları, örgüt ve lideri …’in en çok önem verdiği imamlardır. Bu birim en geniş şekilde yargı, emniyet, mülkiye, TSK, MİT, Milli Eğitim ve akademik kadro imamlarından oluşmaktadır. Hizmet birimlerinde gizliliğe çok önem verilerek hücre tipi yapılanmaya gidilmiştir. Örgüt mensubu en fazla bir üst sorumlusunu ve bir altında bulunan mensubunu tanımaktadır.

Bir hücre evi ya da en küçük örgüt biriminin sorumlusu erkekler için “abi”, kadınlar için “abla”dır. Abilik örgütte hocalık makamıdır. Hiyerarşiye göre üst tabaka belirler ve görevine son verir.Üyeler abiye itaat etmek mecburiyetindedir. Lider ve abilerin alttakiler tarafından seçimi söz konusu olmaz ve onaylamalarına da gerek yoktur. Abilik dokunulmazdır. Buna karşın kadınlar örgütün içerisinde hiçbir zaman üst düzey yönetici olamazlar.

Örgütün bütünlüğü üzerinde tek hakim ve önder … olup, örgüt içerisinde kainat imamı olarak görülmektedir. Diğer yöneticiler onun verdiği yetkiyle onun adına görev yaparlar. Örgüt yukarıdan aşağıya doğru tekçi (monist) yapıda örgütlenmiştir. Daha önce de ifade edildiği gibi kainat imamı, kutsal insan, Mesih, mehdi, hoca efendi gibi sıfatlarla anılmaktadır.

Kainat imamlığı, örgütün her türlü işiyle ilgilenip üst karar veren temel, ideolojik ve doktriner birimdir. Bütün işler onun talimatıyla yürütülmektedir. Örgüte her hafta sesini İnternet üzerinden duyurmaktadır. Örgüt mensuplarının topladığı bütün bilgi ve belgeler de onda toplanır.

Kainat imamı inancı ve yedi katlı piramidal yapılanma, İsmailiye mezhebinden ve köken olarak da Zerdüştlük dininden alınmıştır. Zerdüştlük dini ve ondan mülhem İsmailiye mezhebinden yedi kat gök gibi örgütlenmişlerdir. Bu mezhep, sofilerini yedi dereceye ayırmıştır. Tarikatın piri yedinci derecede oturur ki, bu mertebe Allah’tan doğrudan emir alan imamlık makamıdır. İmam helali haram ve haramı helal yapabilir. Ona mübah olmayan hiçbir şey yoktur.

Örgüt içi hiyerarşide itaat ve teslimiyet, katı bir kuraldır. Teslimiyet hem örgüte hem de liderin emrine ona atfen verilen göreve adanmışlıktır. Örgüt sivil toplumu kendi haline bırakmayıp, kendine hizmet eden bağlı unsurlara dönüştürmektedir. Kadrolaşma ile yargı, …, emniyet ve bakanlık birimleri bu gücün denetimine girip, örgütsel amaçlar doğrultusunda kullanılabilmektedir.

Örgütün hiyerarşik yapılanmasındaki tabaka sistemi kat sistemine dayanır. Katlar arasında geçişler mümkündür ama dördüncü tabakadan sonrasını önder belirler. Katlar şu şekildedir;

-Birinci Kat, Halk Tabakası: Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur. Bunların birçoğu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir. Genellikle faaliyetlerden habersizdirler. Bu katmandakileri örgüte bağlayan ana unsur istismar edilen İslami duyarlılık ve din duygularıdır.

-İkinci Kat, Sadık Tabaka: Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve kurum görevlilerinden oluşan sadık gruptur. Bunlar örgüt sohbetlerine katılır, düzenli aidat öder, az veya çok örgüt ideolojisini bilen kişilerdir.

-Üçüncü Kat, İdeolojik Örgütlenme Tabakası: Gayri resmi faaliyetlerde görev alırlar. Örgüt ideolojisini benimseyen ve ona bağlı çevresine propaganda yapan kişilerden oluşur.

-Dördüncü Kat, Teftiş Kontrol Tabakası: Bütün hizmeti (legal ve illegal) denetler. Bağlılık ve itaatte dereceye girenler buraya yükselebilir. Bu tabakaya girenler örgütte çocuk yaşta kazandırılanlardan seçilir. Örgüte sonradan katılanlar genellikle bu katta ve daha üst katlarda görev alamazlar.

-Beşinci Kat, Organize Eden ve Yürüten Tabaka: Üst düzey gizlilik gerektirir. Birbirlerini çok az tanırlar. Örgüt lideri tarafından atanır. Devletteki yapıyı organize edip yürüten tabakadır. Evlililiklerinin örgüt içinden olması zorunludur.

-Altıncı Kat, Has Tabaka: … ile alt tabakaların irtibatını sağlar. Örgüt içi görev değişiklikleri yapar. Azillere bakar. Örgüt liderince bizzat atanırlar.

-Yedinci Kat, Kurmay Tabaka: Örgüt lideri tarafından doğrudan seçilen 17 kişiden oluşan örgütün en seçkin kesimidir.

Yedi katmanın en üstünde “Sözde … Hoca arşı” yer almaktadır. Beşinci, altıncı ve yedinci katmanlar örgütü yöneten katmanlardır. Altıncı ve yedinci katmandakilerinin örgütten kopmalarına kesinlikle izin verilmez. Altıncı katmandakiler örgüt liderinin bildiği ve takip ettiği hayati önemi haiz gördükleri hizmetleri yapan kişilerdir. Beşinci katmanda çok nadir halde örgütten kopma olmuştur. Bu katmanda olup örgütten ayrılanlar takip edilerek etkisiz hale getirilmiştir. Dördüncü katman örgütü bir arada tutar ve alt katmandakilerin teftiş ve kontrolünü yapar. Hizmet denen işleri ise ilk üç katmandakiler yürütmektedir.

Şu hale göre; anılan örgüt yönünden, örgütün lideri … ile beşinci, altıncı ve yedinci katmanlarda yer alanların, bu cümleden olarak kıta imamı, ülke imamı, “Türkiye imamı” ve “bölge imamlarının”, her halükarda örgütün üst düzey yöneticisi olduklarında kuşku yoktur. Ancak örgütü bir arada tutan ve alt katmanlardakilerin teftiş ve kontrolünü yapan dördüncü katman örgüt mensupları ile ilgili olarak, il ve ilçe sorumluları/imamları ile kamu kurumları imamlarının yönetici olup olmadıkları, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, somut olayın özellikleri, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevleri, sorumluluk sahalarında sevk ve idare ettiği örgütsel faaliyetlerin örgütün amaç ve etkinliği bakımından önem ve yoğunluğu ile kontrol ettikleri kamu personelinin devletin güvenliği bakımından ifade ettiği stratejik değer de gözetilerek belirlenmelidir. Örgüt yöneticisinin mutlaka illegal faaliyetleri yönetmesi gerekmez.

Örgütün amacına ve varlığının devamına katkı sunan sözde legal faaliyetleri sevk ve idare etmek de bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Örgütün anlatılan yapılanması çerçevesinde, “örgüt mensupları ve örgütsel faaliyetler bakımından yoğunluk içermeyen ilçe imamları”, “semt imamları”, “mahalle imamları”, “ev imamları (abileri)”, “talebe imamları”, “serrehberler”, “belletmenler” gibi ilk üç katman mensuplarının ise örgüt yöneticisi olarak kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.

Sanık … hakkında silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçu yönünden yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; örgütün Şanlıurfa il imam yardımcığından sonra Mardin İl imamı olarak görev alan sanık …’nın, örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevleri, sorumluluk sahalarında sevk ve idare ettiği örgütsel faaliyetlerin süre, önem ve yoğunluğu da gözetildiğinde örgüt yöneticisi olarak kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakla;

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık … müdafinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,

II- Sanık … ve … yönünden yapılan temyiz incelemesinde;

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Sanık … yönünden, atılı suçun vasfının tayini açısından

belirleyici nitelikte olması karşısında, temyiz aşamasında dosyaya geldiği anlaşılan, başka dosya şüphelisi …’un aşama beyanlarının aslı veya onaylı suretlerinin getirtilerek, CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada okunup, gerektiğinde tanık olarak dinlenmesinden sonra, sanık ve müdafisine diyecekleri sorularak, yargılamaya devamla bir hüküm kurulması gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Sanık … yönünden, soruşturma ve kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek bu kapsamda örgütteki kaldığı süre, örgütsel faaliyet ve örgüt mensupları ile ilgili örgütsel konum ve faaliyetlerine uygun ifade veren ve anlatımlarda bulunduğu anlaşılan sanık hakkında verdiği bilgiler, bilgilerin niteliği, faydalılık derecesi ve etkin pişmanlıkta bulunduğu aşama nazara alınarak TCK’nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca tayin olunan cezada, üçte birden dörtte üçe kadar indirim öngören TCK’nın 221/4-2. maddesi gereğince; etkin pişmanlık kurumunun amacına, hakkaniyete ve dosya kapsamına uygun adil bir indirim yapılması gerekirken yetersiz gerekçe ve uygulama ile fazla cezaya hükmedilmesi,

3-Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK’nın 61/1. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca; sanıklar hakkında suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zaman, meydana gelen tehlikenin ağırlığı göz önünde bulundurularak, hakkaniyete uygun bir ceza tayini gerekirken, temel cezanın belirlenmesinde suçun unsurlarının teşdit sebebi olarak kabul edilmesi suretiyle TCK’nın 61/3 maddesine aykırı davranılması,

4-Kabul ve uygulamaya göre;

Sanık … hakkında belirlenen sonuç cezanın “6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası” yerine hesap hatası sonucu “5 yıl 22 ay 15 gün hapis cezası” olarak ve sanık … hakkında belirlenen sonuç cezanın ” 3 yıl 5 ay 7 gün hapis cezası” yerine hesap hatası sonucu ” 2 yıl 17 ay 7 gün hapis cezası” olarak yazılması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,

Kanuna aykırı, sanık … müdafii ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebepten dolayı hükmün CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Şanlıurfa 5.Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Büfe/Ankesörlü Sabit Telefon Hatlarıyla İrtibat Kurma Yönteminin Özellikleri

FETÖ kapsamında yürütülen soruşturmalardaki şüphelilerin hatları ile kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatların HTS kayıtlarının incelenmesinde;
-Ardışık arama (Yakın zaman diliminde birbirini takip eden peşi sıra),
-Periyodik arama (Farklı tarih ve zaman diliminde belirli gün aralığı dahilinde),
-Tek arama,
Şeklinde iletişimin gerçekleştirildiği ve irtibat sağlandığı saptanmıştır.
Birim içerisinde sorumlu düzeyde bulunan örgüt mensuplarının, kendilerine bağlı askerlere ait telefon numaralarını, telefonlarına farklı isimler kullanarak veya not kâğıtlarına GSM numaraları üzerinde belirli değişiklikler yaparak kaydettikleri, iletişim kurmak istedikleri zamanlarda ise; kamuya açık ve birbirinden bağımsız market/büfe/lokanta vb. işletmelerde kurulu bulunan kontörlü/voip (sabit) hatlar ile Türk Telekom’a ait ankesörlü telefonları kullanmak suretiyle kendilerine bağlı askerleri aradıkları belirlenmiştir.
Yapılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında elde edilen bilgilerden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün “Mahrem Yapısı” içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarının, kendi sorumlulukları altında bulunan asker şahısların telefon numaralarını, deşifre edilmelerinin önlenmesi ve örgütsel faaliyetlerinin sürdürülebilir olması amacıyla şifreleme metotları kullanarak kaydettikleri de tespit edilmiştir.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca kullanılan ve şu ana kadar tespit edilebilen bazı şifreli kaydetme yöntemlerinin;
1-On (10) Rakamına Tamamlama; Öğrencilerin telefon numaralarını telefona kaydetmek yasak olduğu için normal bir esnafın kartvizitinin arkasına veya herhangi bir kâğıda telefon numaralarının son dört rakamının her biri 10’a tamamlanarak kaydedilir. Yani kayıtlı telefon numarasının son dört rakamının her birini 10 sayısından çıkararak ortaya çıkan rakam yazılır. 10’a tamamlama sistemine örnek vermek gerekirse telefon numarasının son dört rakamı 46 05 ise not kâğıdına yazılan numaranın son dört rakama 64 05 olur. Bir başka örnekte ise telefon numarasının son dört rakamı 43 17 ise kartvizite yazılan numaranın son dört rakamı 67 93 olur.
2-Sondan İkili Rakam Bloklarını Çapraz Yer Değiştirme; Telefon numarasının sondan rakam bloklarının yerlerinin çapraz olarak değiştirilmesi yöntemidir. Örneğin, 0 xxx 345 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx 345 44 62 olarak kaydedilir.
3-Rakam Bloklarını Ters Yazma; Telefon numarasının operatöre ait ilk 3 rakamları sabit kalmak şartıyla geri kalan rakamları ise rakam bloklarının kendi arasında ters yazılarak kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx 345 62 41 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx 543 26 14 olarak kaydedilir.


4-Sondan 4 üncü Rakamı Dört (4) Arttırma; Telefon numarasının sondan dördüncü rakamına dört eklenerek kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx xxx 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx xxx 02 44 olarak kaydedilir.
5-Sondan 2 nci ve 4 üncü Rakamı Yer Değiştirme; Telefon numarasının sondan ikinci ve dördüncü rakamlarının yerlerinin değiştirilerek kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx xxx 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx xxx 42 64 olarak kaydedilir.
6-Telefon Numarasını Oluşturan Rakamlara Bir Ekleme Bir Çıkarma; Telefon numarasını oluşturan rakamlara soldan başlayarak sırasıyla bir ekleme bir çıkarma yapılarak kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx 444 62 44 numaralı telefon kaydedilirken 0 xxx 535 53 35 olarak kaydedilir.
7-Telefon Numarasını Oluşturan Rakamları Kredi Kartı Numarasına Benzetme; Telefon numarasını oluşturan rakamlarının başına, sonuna rakamlar ekleyerek veya 16 haneli kredi kartı numarası şeklinde kaydedilmesidir. Örneğin, 0 xxx 444 62 44 telefon numarası 5410 xxx4 4462 4454 olarak kaydedilir.
8-Telefon Numarasını Oluşturan Rakamları Servis Sağlayıcı Operatör Kodunun İl Alan Koduna Değiştirme; Operatör kodunun herhangi veya faaliyet gösterdiği il kodu şeklinde kaydedilmesidir. Örneğin, 0 505 xxx xx xx numaralı telefon kaydedilirken 0 312 xxx xx xx olarak kaydedilir.
9-99’a Tamamlama; Aranacak telefon numaraları doğrudan olarak değil son iki hanesini 99 ‘a tamamlama yöntemiyle aranmasıdır. Örneğin 5XX 123 45 67 numarasının 5XX 123 45 32 şeklinde yazılması.
-100’e Tamamlama; Aranacak telefon numaraları doğrudan olarak değil son iki hanesini 100’e tamamlama yöntemiyle aranmasıdır. Örneğin 5XX 123 45 67 numarasının 5XX 123 45 33 şeklinde yazılması.
10-Çaprazlama metodu; Aranacak telefon numaraları doğrudan olarak değil son dört hanesinin ikili gruplar halinde kendi içinde çaprazlama yöntemiyle aranmasıdır. Örneğin 5XX 123 45 67 numarasının 5XX 123 76 54 şeklinde yazılması,
Şeklinde olduğu saptanmıştır.
Mahrem İmamların; kendilerine bağlı muvazzaf askerlerin(öğrenci) telefon numaralarını ajandalarına kaydederken yukarıda açıklamaları verilen örnek şifreleme yöntemlerini kullanmakla birlikte; “bazı Mahrem İmamların arama yapmadan önce numaralara baktığında şifreleme yaptığını unutarak/kasten yazılı olan şifreli numarayı aradığı, daha sonra yanlış numara çevirdiğini fark ederek/kasten asker şahsı tekrar gerçek numarasından aradıkları da” sıklıkla gözlemlenmiştir.
Kolluk birimlerinin yapmış olduğu çalışmalar ve soruşturmalarda alınan ifadelerden;
“Mahrem imamların belirledikleri periyodik zaman diliminde grubunda bulunan askeri personelle sohbet adı altında örgütsel toplantıları düzenledikleri, bir sonraki toplantının yerinin-zamanının ve saatinin yapılan bu toplantılarda yüz yüze görüşülerek belirlendiği, toplantı günü ve saatinde değişiklik veya farklı bir gelişme olduğu zaman mahrem imam tarafından sabit hatlardan(ankesör-büfe-market vb.) askeri personelin cep telefonu aranmak suretiyle irtibatın gerçekleştirildiği, mahrem imam tarafından gerçekleştirilen bu görüşmelerin genellikle çok kısa tutulduğu ve şifreli olarak anlatılmak istenilenin söylendiği, bu telefon görüşmelerinin kısa tutulmasının sebebinin mahrem imamın ve sabit hatlardan aranan askeri personelin deşifre olmasını engellemek olduğu, askeri personelle mümkün olduğu kadar sabit hatlardan az irtibat kurulmaya özen gösterildiği, askeri personelin çok aranmasının o personelle ilgili bir sıkıntının yani toplantılara gelmeme, terör örgütü ile irtibatını koparmaya çalışma gibi etkenlere işaret ettiği, mahrem imam tarafından sürekli arama yapılarak askeri personelin ikna edilmeye çalışıldığı, askeri personelin az aranmasının ise o personelin toplantılara düzenli geldiğinin, gerçekleştirilen toplantılarda yüz yüze alınan kararlar sonucunda bir sonraki toplantıya düzenli katıldığının göstergesi olduğu, katalog evlilik yapan askeri personelin eşleri ile toplantılara katıldıkları örgüt imamlarının eşlerinin askeri personelin eşleri ile ilgilendikleri, bu şekilde mahrem imamlarca yapılan görüşmelerin 2017 yılına kadar devam ettiği, bu tarihten sonra sabit hatlardan askeri personelin aranmamasına dikkat edildiği, bunun sebebinin ise yapılan örgütsel faaliyetin deşifre olması ve mahrem imamların takip edilmesinden korku duyulmasından kaynaklı olduğu, bu süreçten sonra askeri personel ile görüşme yapılmak istenildiği zaman; lojmanlarda oturmayan ve FETÖ Terör Örgütü içerisinde faaliyet gösteren askeri personelin evlerine gidilerek irtibat kurulduğu ya da asker şahsın mahrem imamın evine gitmesi şeklinde irtibat kurulmaya çalışıldığı, subay, astsubay veya askeri öğrenciler ile ilgilenen mahrem imamların birbirinden farklı olduğu, örneğin subay ve astsubayların aynı grup içerisine dâhil edilmediği”,
Anlaşılmıştır.
Sonuç olarak;
Yukarıda izah edilen açıklamalar, olgular ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne yönelik yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda alınan ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sızmış mensuplarının çok az kısmına kriptolu haberleşme programı Bylock, Eagle vb. gibi programlar yüklediği, geri kalan mensupları ile özellikle geçmiş yıllarda kullandıkları bir sistem olan büfe, market vb benzeri yerlerdeki ücretli telefonlar veya kontörlü telefonlar ile haberleştikleri, örgütsel irtibatta asıl olan iletişim metodunun yüz yüze görüşme olduğu ve bir sonraki görüşmenin tarih ve yerinin bu esnada belirlendiği, bu mümkün olmaz ise tedbir anlamında her asker şahsın farklı ankesör ya da sabit hatlardan (market-büfe-bakkal vb.) aranmak (GEZEREK) suretiyle örgütsel iletişimin kurulduğu, arama işleminin genellikle tek taraflı ve kısa süreli olduğu, sadece sorumlu şahısların ARAMA işlemini yaptığı (askeri şahıs tarafından karşı arama yapılmadığı, askeri personelin de çok sık olmamakla birlikte mahrem sorumlusuna ulaşmak istedikleri durumlarda aradığı), sorumlu şahıs tarafından aranan askeri personelin büyük kısmının rütbe/makam olarak genelde denk olduklarının tespit edildiği (Örneğin; aranan Astsubay ise ardışık aranan kişide Astsubay, Subay ise ardışık aranan da Subay gibi), aynı şekilde kuvvetlerinde denk olduğu (Örneğin; aranan jandarma ise ardışık Jandarma, aranan KKK personeli ise ardışık KKK personelinin arandığı gibi), genel olarak her sivil yöneticinin sorumluluğunda birden fazla hücre bulunduğu ve hücrelerin 2-3 asker şahıstan (askeri öğrenci ve/veya muvazzaf personel) oluştuğu, bu asker şahısların da aynı Kuvvete mensup olup aynı rütbede bulundukları (istisnai olarak farklı rütbe ve/veya Kuvvetlere mensup asker şahıslardan bir hücre oluşabildiği, örneğin; sivil sorumlunun astsubaylardan oluşan grubunun yanında astsubaylıktan subaylığa geçen askeri personelle de ilgilenebileceği), tek ankesör ya da sabit hattan (market-büfe-bakkal vb.) farklı asker şahısların aranmasının; arka arkaya arama (ARDIŞIK ARAMA) şeklinde olması durumunda, aramanın örgütsel olduğu kanısını güçlendirdiği, ayrıca aynı ankesör/sabit (büfe-market vb.) hattan arka arkaya (ARDIŞIK) arama yapılmasının; mahrem sorumlu şahsın tedbirsizliği ve işin kolayına kaçmasından kaynaklandığı, daha çok gizliliğe uymayan MAHREM İMAMLAR tarafından yapıldığı, aramaların kısa olmasının nedeninin ise askeri personelin daha önceden yeri ve zamanı kararlaştırılan görüşmeye gelinmemesi gerektiği veya gelip gelemeyeceğinin teyit edilmesi ya da görüşmeye gelmeyen kişiye gelecek görüşme yer ve zamanının bildirilmesi veya daha önceden kararlaştırılan yer/tarihin değişmesinden dolayı yapılan aramalar olmasından kaynaklı olduğu, aramaların genellikle mesai saatleri dışında yapıldığı, sorumlu şahsın, askeri personeli aradıktan sonra tedbir amaçlı ilgisiz ve alakasız kişileri de ankesörle arayarak bu bütün içerisinde hedeflerin kaybolmasının amaçlandığı, genellikle on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez iletişime geçilerek buluşmalar/toplantıların gerçekleştirildiği, bu görüşmede bir sonraki buluşma tarihinin kararlaştırıldığı, bir aksaklık olmadığı müddetçe yeniden bir aramaya ihtiyaç duyulmadığı, bazen mahrem sorumlu tarafından, sorumlu bulunan gruplarla ilgili grup içerisinde bulunan tek şahsın arandığı ve bu şahıstan gruptaki diğer şahsa veya şahıslara bilgi vermesini istediği, aramanın sadece büfe, lokanta, market vs. kontörlü arama yapılabilen yerler olmadığı, ayrıca ankesörlü telefonlar ile kontörü olmadığından bahisle rica yolu ile işyerlerinde mevcut sabit hattan da arama işlemi yapılabildiği, genel olarak yüzbaşı ve üstü rütbedeki subaylarda, “birebir sorumluluk” esasının geçerli olmasından dolayı birden fazla asker şahsın oluşturduğu hücre sisteminin tercih edilmediği, mahrem yapı sorumlusunun kural olarak sorumlusu olduğu asker şahıs/şahıslarla aynı ilde ikamet ettiği ve aynı ildeki sabit hatlarla iletişim kurduğu, istisnai olarak sözde TSK Yapılanmasının bölge esaslı teşkilatlanması nedeniyle yakın ilde bulunan hatlarla da iletişim kurulabildiği, mahrem yapı sorumlusunun sorumlu olduğu örgüt mensubu asker şahısları aramasından sonra belirlenen buluşma yerinde aranılan hatların takılı bulunduğu cihazların götürülmemesi veya götürülse bile kapatılmasına yönelik tedbir uygulanmaya çalışıldığı, ancak istisnai durumların olabileceği, bu tedbirin ortak yer baz istasyonundan sinyal verilmesini ve/veya dinleme yapılmasını önleme amaçlı olduğu, daha önceden kararlaştırılan noktaya gelinmediği takdirde ya da mahrem imam il dışında ise ve periyodik zamanlarla bir araya geliniyorsa (2 haftada bir Cumartesi gibi) bir gün önce mahrem imamın arayarak çağrı bıraktığı, arama işlemi sonrasında gizlilik (son aradığı numaranın telefon hafızasında kalmasını önlemek) ve sözde tedbir amaçlı olarak ilgisiz rastgele numaraların çevrildiği, redial (geri arama) tuşu ile son aranan kişinin tespitinin önlenmeye çalışıldığı, sivil yönetici unsurun sorumlusu olduğu asker şahsın numarasının son iki rakamını kendi telefon rehberinde “10”, “100” veya “99” rakamına tamamlayacak şekilde kayıt etmesinin en fazla başvurulan tedbir yöntemlerinden biri olduğu, bu nedenle yanlışlıkla numaraların şifrelenmiş haliyle yapılan aramaların da gerçekleşebildiği, yapılanmada her yönetici sivil unsurun deşifre olmamak amacıyla kendi tedbir ve iletişim metodunu kendisinin belirlediği, (Bu metotlardan birisine örnek vermek gerekirse kısa süreli arama, cevapsız çağrı bırakma, aynı hattan parça parça kısa süreli arama vb.), mahrem yapı içerisindeki irtibatın ve şifreleme tekniğinin deşifre olmaması amacıyla çok sayıda şifreleme tekniğinin kullanıldığı,
Belirlenmekle;
Günümüzde iletişim aracı olarak cep telefonlarının kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun ve kabul edilen bir gerçek olmasına karşın, kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat ve ankesörlü hatlar üzerinden asker şahıslarla GEZEREK ya da ARDIŞIK şeklinde yapılan aramaların; örgütün “gizlilik” ve “deşifre olmama” kuralına uygun olarak Askeri Mahrem Yapılanmasının irtibat kurma yöntemlerinden biri olup FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün MAHREM İMAMLARI tarafından örgütsel amaçlı, örgütsel haberleşmeyi sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği, sonucuna varılmıştır.

KONKORDATO TASDİK KARARI 2021

              T.C.
AYDIN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO : 2021/59 Esas

CELSE NO : 1
CELSE TARİHİ : 06/10/2021

BAŞKAN : Gülcan AÇIKGÖZ 92606
ÜYE : Burcu YILMAZ ÖNAL 104869
ÜYE : Rahime Burcu ARIKAN 109830
KATİP : Dilek AKTAŞ 55571

Belirli gün ve saatte celse açıldı.
Davacı şirket temsilcisi Engin Emlek ile davacılar vekili Av. Orçun Akbulut, Feri Müdahil Türk Ekonomi Bankası AŞ vekili Av. Betül Örs ile konkordato komiseri geldi. Başka gelen yok Açık yargılamaya başlanıldı.
Bir kısım müdahiller vekillerinin UYAP sistemi üzerinden mazeret dilekçesi göndermiş oldukları görüldü, okundu.
Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/09/2021 tarih, 2019/145 Esas, 2021/59 Karar sayılı görevsizlik kararı okundu.
Mahkememizin tensip tutanağının davacılar vekiline tebliğ edildiği anlaşıldı.Tensip tutanağı okundu.
Basın ilan kurumuna yazılan müzekkereye yanıt verildiği görüldü.Okundu.
Efeler Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap var. Okundu dosyaya konuldu.
Nazilli 1.İcra Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı okundu.
Davacılar vekilinin 04/10/2021 tarihli talep dilekçesi okundu.
Konkordato komiserinin dosyaya sunduğu 19/09/2021 havale tarihli raporu okundu.
Konkordato komiseri dosyadaki kimliği ve yemini tahtında huzura alındı.
Konkordato Komiseri Hakan Kaya beyanında; Dava dilekçesinde davacı taraf adi alacaklılar yönünden konkordato talebinde bulunmuştur. Rehinli alacaklılar yönünden konkordato talebinde bulunmamıştır. Ancak ben hem rehinli alacaklılar ile hem de adi alacaklılarla toplantı yaptım. Adi alacaklılar konkordato projesini tasdik ettiler, rehinli alacaklılar projeyi tasdik etmediler. Davacıların projesinin uygulanabilir olduğunu düşünüyorum. Projeye göre ilk ödeme tasdik tarihinden itibaren 3 ay sonra başlayacak olup toplam da 30 ay içerisinde ödenecektir. Ödenmemiş bir işçilik alacağı yoktur. Vergi Dairesi ve SGK ile 7326 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma yapılmıştır. Dosyada Aydın 1 Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen satış kararı üzerine Efeler İlçesi 1144 ada 11 parsel , 17 ve 18 nolu bağımsız bölümler satılmıştır. Bu taşınmazlar Albaraka Türk AŞ ye ipotekli idi. Bu taşınmazların satışından elde edilen parayla bankanın borcunun tamamı kapatılmıştır. İşbankasına rehinli 60.000-TL civarında borç vardı. Bu borç da araç rehni ile teminat altına alınmıştır. TEB ‘in alacağıda ipotek ile teminat altındadır. İpotekli daire de borcu karşılar durumdadır. Davacı şirket borca batık da değildir. Davanın kabulünde bir mahsur yoktur dedi.
Beyanı okundu imzası alındı.
Konkordato Komiseri

Davacılar vekilinden soruldu: İİK’nun 305.md sindeki konkordatodaki tasdik şartları gerçekleşmiştir. Davacılar Engin Emlek yönünden 10/10/2019 tarihli celsede karar çıkmıştır. Bu karar gereğince dosya Aydın 1 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/241 esas sayısına kayıt edilmiştir. Gerekçesi bu dosya üzerinden yazılmıştır. Mahkemenin verdiği red kararı da onanarak kesinleşmiştir, celse arasında Mahkemenize sunduğumuz 04/10/2021 tarihli dilekçedeki talebimiz gibi karar verilsin dedi.
Feri Müdahil vekilinden soruldu: Konkordato komiserinin beyanlarını ve raporlarını kabul etmiyoruz. Davanın reddine karar verilsin dedi.
GD-1-Müdahale talepleri ile ilgili görevsizlik kararı veren mahkemece karar verildiği, müdahale talebinin kabulüne karar verilen Öz Şanal Züccaciye…Ltd.Şti,Kar-Pen..Ltd. Şti., QNB Finans Faktoring AŞ., Yapı Kredi Bankası AŞ.’nin müdahale harcını yatırdıkları, SGK’nın harçtan muaf olduğu, diğer müdahillerin müdahale harcını yatırmadıkları, mahkememiz tensip ara kararı ile her bir alacaklıya 59,30’er TL müdahale harcını yatırmak için duruşma gününe kadar kesin süre verildiği halde verilen kesin süre içerisinde müdahale harçlarını yatırmadıkarı anlaşılmakla; müdahil Öz Şanal Züccaciye…Ltd.Şti, Kar-Pen..Ltd. Şti., QNB Finans Faktoring AŞ., Yapı Kredi Bankası AŞ. ve SGK’ dışındaki diğer alacaklıların müdahilliklerine ilişkin ara karardan dönülmesine, iş bu alacaklıların UYAP’taki müdahillik kayıtlarının silinmesine,
2-Davacı vekilinin 04/10/2021 tarihli dilekçesinde Efeler İlçesi 1144 ada 11 parsel 17 ve 18 nolu bağımsız bölümlerdeki hacizlerin kaldırılması talebinin; işbu taşınmazlar davacı adına kayıtlı olmadığından hacizlerin kaldırılması talebi yönünden davacının hukuki menfaati bulunmadığından Reddine,
3-Tahkikat aşamasında yapılacak başkaca işlem kalmadığından tahkikatın sonlandırılarak sözlü yargılamaya geçilmesine karar verildi.Açıklandı.Açık yargılamaya devam olundu.
Davacı vekilinden son beyanları soruldu: Taleplerimizi tekrar ederiz dedi.
Feri Müdahil vekilinden son beyanları soruldu: Davanın reddine karar verilsin dedi.
Dosya incelendi. Araştırılacak incelenecek başkaca husus kalmadığı anlaşılmakla açık yargılamaya son verildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ.
HÜKÜM:gerekçesi gerekçeli kararda açıklanacağı üzere;
A-1-Davacı Engin Emlek hakkında açılan konkordato davası ile ilgili Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/10/2019 tarihli duruşmasında karar verildiğinden işbu davacı hakkında açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
B-1-Davacı şirketin konkordato davasının kabulü ile; İİK’nun 305, 306. maddeleri gereğince rehinli alacaklılar dışında konkordatoya tabi diğer alacaklar yönünden konkordato tastik koşulları oluştuğundan, Emlek Alüminyum İnşaat Mimarlık Mühendislik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin konkordato projesinin; alacaklıların talebi, komiserin görüşü nazara alınarak tasdiki ile; davacının tastik edilen proje kapsamındaki tüm borçlarının, konkordato tastik kararının verildiği tarih olan 06/10/2021 tarihinden itibaren üç aylık aralıklarla, üç aylık ilk ödeme 06 /01/2022 tarihinde yapılmak üzere 30 ayda ve eşit taksitler halinde ödemesine,
2-Konkordato projesine alacaklılar teminat koşulu aranmaksızın katılmış olduğundan teminat alınmasına yer olmadığına,
3-İİK’nun 306/2 maddesi gereğince mahkemece tayin edilen komiserin; konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim tedbirlerini almakla görevli kayyım olarak atanmasına,
Kayyımın; borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir mahkemeye rapor sunmasına, sunulacak raporların UYAP’a taranarak alacaklıların ve borçlunun incelemesine hazır tutulmasına,
4-Konkordato denetçisi kayyımın yapacağı iş, emek ve mesaisi nazara alınarak aylık 2.000,00 TL ücret taktiri ile davacının taktir edilen bu ücretin ilk üç ayı olan 6.000,00 TL’sinin dosyaya 2 hafta içinde yatırılmasına,
5-Çekişmeli alacak sahiplerine İİK’nun 308/b maddesi gereğince kararın ilan tarihinden itibaren 1 ay içinde dava açmaları için süre verilmesine, bu süre içinde dava açmayanların teminattan yararlanma ve konkordatoyu feshettirme haklarının düşeceğinin ihtarına (ihtaratın ilan ile yapılmasına)
6-İİK’nun 306/3 maddesi yollamasıyla İİK’nun 288. Madde uyarınca tastik kararının ilanına ve geçici mühlet kararında bildirim yapılan ilgili yerlere müzekkere ile bildirilmesine,
7-Aydın 1.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davacı şirket lehine verilen tedbirlerin aynen devamına,
8-Davacı tarafça yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansı var ise kayyım ücretleri için kullanılmasına,
9-Dosyaya yatırılan 16.894,48TL konkardato tasdik harcının Hazineye aktarılmasına,
Dair, davacı şirket temsilcisi ve vekili ile feri müdahile talebinde bulunan TEB vekilinin yüzüne karşı diğer müdahillerin yokluğunda tebliğden itibaren 10 gün içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/10/2021

Başkan 92606 Üye 104869 Üye 109830 Katip 55571
¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı ¸e-imzalı

Uyuşturucu Kullanma ve Ticareti Hukuka Aykırı Arama Yargıtay Kararı

20. Ceza Dairesi         2019/6625 E.  ,  2020/2711 K.

“İçtihat Metni”


Mahkeme : İSTANBUL 15. Ağır Ceza Mahkemesi
Suçlar : 1-Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma 2-Uyuşturucu madde ticareti yapma
Hükümler : 1-Değişen suç vasfına göre kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması

Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1-)Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararına ilişkin temyiz talebinin incelenmesinde:
Sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, aynı maddenin 12. fıkrasına göre temyizi mümkün olmayıp, itiraza tabi olması nedeniyle, sanığın bu konudaki temyiz istemi itiraz olarak kabul edilerek, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,
2-)Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde:
1-) Oluş ve dosya içeriğine göre, … Gıda isimli bakkalda ihbar üzerine önleme araması kararına dayanarak yapılan aramada sanığın üzerinde ve tezgah altında uyuşturucu maddelerin ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, iş yerinde arama yapılabilmesi için CMK’nın 119. maddesi uyarınca hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı arama emri alınması gerektiğinden CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde adli arama kararı ya da yazılı arama emri bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-) Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan hükmün BOZULMASINA, 10.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu ;

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu ;

 Uyuşturucu madde ticareti suçu, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imali, ithali, ihracı, ülke içinde satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi (temin etme), sevk edilmesi, nakledilmesi, depolanması veya ticaret amacıyla satın alınması, kabul edilmesi ile işlenen seçimlik hareketli bir suçtur (TCK md.188).

 Uyuşturucu madde ticaretinin konusu eroin, kokain, morfin veya bazmorfin gibi uyuşturucu maddeler ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali işlenmiş olur. Diğer tüm uyuşturucu maddeler (esrar, bonzai vs.) suçun konusunu teşkil ettiklerinde aynı nitelikte cezai yaptırıma bağlanmıştır.


  Uyuşturucu Madde Kabul Etme ve Bulundurma Suçu


  Kabul etmek; bir kimsenin başkasına ait uyuşturucu ya da uyarıcı maddenin zilyetliğini herhangi bir karşılık vermeden kişisel kullanım dışında bir amaçla alması olup, suçun tamamlanması için maddenin failin fiili hakimiyetine geçmesi gerekmektedir. Bulundurmak ise; bir kimsenin kendisine ya da bir başkasına ait uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacı dışında ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak üzerinde tasarrufta bulunabilecek şekilde hakimiyeti altında tutması şeklinde tanımlanabilecektir. Uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi sattığı, satışa arzettiği, başkalarına verdiği, sevk ettiği, naklettiği, depoladığı, satın aldığı belirlenemeyen, ancak kişisel kullanım sınırlarının üstünde bir miktardaki maddeyle yakalanan sanıklar, 188/3. maddesinde belirtilen kabul etme ve bulundurma eylemlerini gerçekleştirmiş olacaklardır.


 Uyuşturucu Madde Temin Etme Suçu


   Uyuşturucu madde temini, yani başkasına verme, uyuşturucu sağlama fiili; bir kimsenin kendisinde bulunan veya herhangi bir surette elde ettiği uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi, satış amacı olmadan ve herhangi bir bedel almaksızın başkasına vermesidir. Uyuşturucu madde temin etme suçunda kilit nokta, failin, uyuşturucu maddeyi satış veya satışa arzetme amacı dışında başkalarına devretmesidir. Uyuşturucu maddeyi alan kişinin de bu maddeyi hangi amaçla aldığının bir önemi yoktur. Kendi kişisel ihtiyacı için kullanacak olan bir kimseye uyuşturucu ve uyarıcı madde temin etme fiili, kanunda uyuşturucu maddeyi “başkasına verme” şeklinde tanımlanan suçu oluşturur (TCk md. 188/3).

Uyuşturucu Madde Kullanma ile Ticareti Arasındaki Farklar

        Bu iki suç birbirleri ile tamamen ayrılmakta olup, uygulamada maalesef birbirlerine karışmaktadır. Aşağıda sıralacağımız kriterler bir avukat  yardımı ile yargı makamına usulüne göre sunulmalıdır.

         -Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma ile uyuşturucu madde ticareti açısından en önemli ölçüt, yakalanan uyuşturucu maddenin miktarıdır.Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Buna göre yıllık kullanım miktarının üzerinde uyuşturucu madde bulunduran sanığın, uyuşturucu maddeyi kullanma amacı dışında bulundurduğu kabul edilmektedir.

      -Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin sanık tarafından bulundurulduğu yer dikkate alınarak uyuşturucu maddenin kullanmak için mi yoksa ticaret için mi bulundurulduğu tespit edilmelidir. Kişisel ihtiyacı için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla ulaşabileceği bir yerde bulundurur .Uyuşturucu maddenin kolayca ulaşılamayacak bir yerde zulalanmış olması uyuşturucu madde ticareti yapıldığının göstergesidir.

      -Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bulunduruluş şekli de suç vasfının tespiti açısından önemli ölçütlerden biridir. Uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde bulunması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartı sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer veya yakınında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin yakalanması, uyuşturucunun kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirti olacaktır.

Uyuşturucu Suçlarının Cezası Nedir?

      Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, 20 yıldan 30 yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

      Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren (temin eden), sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, 10 yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz

      Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

ETKİN PİŞMANLIK CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

T.C.
AYDIN
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
                                                                                                                                    CVYO

DOSYA NO : 2020/
KARAR NO : 2020/
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2020/

GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
C. SAVCISI :
KATİP :

DAVACI : K.H.
SANIK :
MÜDAFİİ :
SUÇ : Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
GÖZALTI TARİHİ :
SUÇ TARİHİ / SAATİ :
SUÇ YERİ : AYDIN/MERKEZ
KARAR TARİHİ :

Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizde yapılan yargılama sonunda:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
Aydın C.Başsavcılığı’nın xxxxxx tarih ve xxxxxx soruşturma sayılı iddianamesiyle; ”Cumhuriyet Başsavcılığımızca Re’ sen şüpheli hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturma başlatılmış olup bu kapsamda,
a- Şüpheli şahıs hakkında yapılan Bylock sorgusu:
Şüpheli şahıs ile alakalı olarak KOM Şube Müdürlüğü tarafından yapılan sorgulamada şahsın Bylock kaydı bulunmadığı tespit edilmiştir.
b- Şüpheli şahıs hakkında bulunan ithamlar:
b1-Şüpheli hakkında beyanda bulunan xxxxxx ifadesinde, 2012 yılında Deniz Harp Okulunu kazandığını, ikinci sınıfta okuduğu sırada sömestır tatili sırasında örgüt mahrem imamı xxxxx isimli abinin kendisi ile aynı okulda farklı bir sınıfta okuyan dosyamız şüphelisi ile kendisini tanıştırdığını, artık üç kişi olarak xxxxx isimli örgüt abisi ile hafta da bir veya iki haftada bir görüşmelere devam ettiklerini ve rutin olarak okuldaki arkadaşları hakkındaki bilgileri xxxxxxx simli örgüt abisine aktardıklarını okul kapanıncaya kadar görüşmelerinin devam ettiğini, 17-25 Aralık sürecinden sonra xxxxxx ile olan görüşmelerinin ayda bir defaya, xxxxxx ile olan görüşmelerinin ise iki ayda bir defaya düştüğünü belirtmiştir.
c- Şüpheli şahsın okul, dernek, SGK kayıtları hakkında:
Şüphelinin kendisinin ve ailesinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı bir eğitim kurumu, dernek, vakıf veya şirkette kaydına rastlanmamıştır.
d- Şüpheli şahsın Bank Asya hesabı hakkında:
Şüphelinin Bankasya’da hesabı bulunmamaktadır…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Her ne kadar sanık xxxxxxxx hakkında Fethullahçı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçundan TCK’nın 314/2 maddeleri gereğince cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de, yakalama ve üst arama tutanağına göre ev araması sırasında evde bulunmamasına rağmen sonradan bizzat savcılığa kendi gelip teslim olduğu ve etkin pişmanlık kapsamında konumuna uygun ayrıntılı beyanlarda bulunduğu, dolayısıyla etkin pişmanlık şartlarının oluştuğu anlaşılmakla; TCK’nun 221/4-1.cümle maddesi gereğince sanık HAKKINDA CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmış olması göz önüne alınarak 5237 sayılı TCK.nın 221/5.maddesi gereğince taktiren 1 yıl süre ile sanık hakkında DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ UYGULANMASINA,
2-Sanığın yargılanması nedeniyle yapılan ve dökümü gerekçeli kararda gösterilecek olan TL yargılama giderinin sanıktan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Sanık hakkında verilen tüm adli kontrol tedbirlerinin KALDIRILMASINA,
Dair, sanığın ve müdafiinin yüzüne karşı, C.Savcısı’nın huzurunda, mütalaaya uygun,
CMK.’nun 273.maddesi uyarınca yüze karşı verilenler yönünden tefhim tarihinden itibaren 7 gün içinde tarafların bulundukları yer Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla veya doğrudan mahkememize dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulması suretiyle (tutuklu bulunan sanıklar yönünden aynı süre içinde zabıt katibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek) İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere ve istinaf yoluna başvurulmadığı takdirde kararın kesinleşeceğinin ihtarıyla oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen tefhim edildi.

İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Nedir?

Artan küreselleşme, çok uluslu şirket işgücünün çeşitliliğini ve erişimini büyük ölçüde genişletmiştir. Bu yaygın kaynakları yönetmek karmaşık bir iş olabilir; kurumsal itibar ve yürütme yükümlülüğü ile ilgili kaygılar göz önüne alındığında, her bir ülkenin istihdam yasalarına ve düzenlemelerine uygun yasal uyumun sağlanması her zamankinden daha önemlidir. İş Hukuku bu anlamda da Türkiye’de oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir.

İşgücü demografileri değiştikçe şirketlerin sınır ötesi yetenekler aramasını ve yetenekleri koşullu işgücü kullanımı gibi yeni şekillerde kullanmasını gerektirmektedir. İşçilerin sınır ötesi hareketliliğinin artması beklenmekte ve şirketler sık ​​sık iş seyahati gibi geleneksel olmayan yaklaşımlar kullanılmaktadır. Yargı alanları arasındaki iş ve istihdam yasalarının varyansı inanılmaz derecede geniş olabilmekte ve bazı ülkeler külfetli uyum yükümlülükleri getirebilmektedir. Sınır ötesi iş hukuku sorunları daha sık ortaya çıkmakta ve aynı anda birden fazla istihdam gereksinimini ölçmek için üst düzey bir merceğe ihtiyaç duyulmasını zorunlu kılmaktadır. İş Hukuku bu anlamda Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslara arası çalışma örgütü ile bağlantılı olarak güncellenmektedir.

İşçilerin tazminatı alanında, tazminat faydaları, bekleme süresi, tıbbi bakım ve idare ile ilgili mevcut yasaların çoğu geliştirilmiştir. Yasadışı olarak istihdam edilen çocuklara ekstra tazminat, ikinci yaralanmalar ve endüstriyel rehabilitasyona tabi tutulan işçilerin bakımına ilişkin hükümlere de dikkat çekilmektedir. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku alanına mesleki rehabilitasyon ve analık koruması için devlet düzenlemesine birkaç ek daha girmiştir. Diğer yasal faaliyetler arasında çalışma saatleri, iş bulma ajansları ve kadın ve reşit olmayanların istihdamıyla ilgili yasal sınırlamalar konusunda ileri adımlar yer almaktadır.

İşçi Kavramı

İşçi; mal üretmek için gerekli olan fiziksel veya zihinsel eforu ifade eder. Daha geniş bir kavramda, istihdam edilen veya çalışabilen ve istekli olan ancak geçici veya istemsiz işsiz işgücü içerebilir. İşgücü ise; İş Hukuku alanının ülke nüfusunun, mal ve hizmetlerin üretimine katkıda bulunacak gerçek veya potansiyel kabiliyetine sahip kısmını oluşturmaktadır. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku kişilerin diğer kişi tarafından aranan işverenlerin kontrolü altında çalışabileceği koşulları düzenleyen tüm yasa kurallarını içermektedir.

Çalışma Standartları istihdam şartlarını ve koşullarını, ücretleri veya parasal faydaları, çalışma saatlerini, geçim ödeneklerini ve iş sağlığı, güvenliği ve çalışanlarının refahını etkilediği şeklinde açıklanabilir. Sosyal mevzuat İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku işveren-çalışan ilişkisini düzenleyen bir yasa olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çalışma Mevzuatının Amacı işçiyi işverenin kudretten korumak ve işveren-işçi ilişkisinde bulunan adaletsizlikleri düzeltmektir. İşveren ile işveren arasındaki ilişkisinde bir takım kısıtlamalar koyan İş Hukuku endüstriyel barış ve uyumu korur, endüstriyel demokrasiye teşvik eder. Kadim

İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Avukatlık Hizmetleri

  • Toplu İş Sözleşmeleri.
  • Kıdem ve İhbar Tazminatlarının Tahsili.
  • Hizmet Tespiti Davaları.
  • İşçilik Hak ve Alacaklarından Kaynaklı Davalar.
  • İşe İade Davaları.
  • İş Kazalarından Kaynaklı Alacak Davaları.
  • Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davaları.
  • İşçi ve Taşeronlar Arası Uyuşmazlıkların Çözümü.
  • İşçi ve İşveren Arasındaki Tüm İhtilafların Çözümü.
  • SGK Prim Davaları

SD Kart Kodlama Harfi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun 18.04.2017 tarihinde ele geçirdiği micro SD kartta Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin FETÖ/PDY üyeleri tarafından fişlendiği ve personelin;

  • Örgüt mensubunun örgüte bağlılık derecesi, katıldığı örgütsel toplantı sayısı, örgüt evinde kalma durumu ve verdiği himmet miktarı,
  • Örgütten zaman içinde ayrılmış örgüt eski üyesinin örgüte bakışı, örgüte geri dönme potansiyeli, varsa katıldığı örgütsel toplantı sayısı ve verdiği himmet miktarı,
  • Örgüt mensubu değilse örgüte bakış açısı, sosyal hayattaki tavru, yaşam tarzı,
  • Örgüt mensubu olsun olmasın bazı personelin özel ve meslek hayatındaki ilişkin kişi özelinde hazırlanış açıklamaların yer aldığı ve örgüt perspektifiyle çeşitli sistematik kodların verdiği tespit edilmiş.

Ele geçirilen bu dijital veri içerisinde “Tüm Liste, Güncel Liste ve Tüm Emekli” isimli tablolar vardır. Her personele bu tabloda amir ve memur olarak sınıflara ayrılmış ve A4, A5, B4, B5, SAY, EA, AD, F vb harf ve rakam kodlarıyla yaklaşık 80 kategoriye ayrılmıştır.

0Hakkında bilgi olmayan personeli ifade ettiği,
2Polis Akademisinden yeni mezun olmuş ancak hala meslekteki derecelendirilmesi yapılmamış kişilerden Akademide FETÖ mensubu olmayan, Cuma namazlarını kılan kişileri ifade ettiği,
3Polis Akademisinden yeni mezun olmuş ancak hala meslekteki derecelendirilmesi yapılmamış kişilerden Akademide FETŐ mensubiyeti olan ancak örgüte bağlılığı alt seviyede olan kişileri ifade ettiği,
4Polis Akademisinden yeni mezun olmuş ancak hala meslekteki derecelendirilmesi yapılmamış kişilerden Akademideki FETÖ bağlılığı orta düzey olan kişiyi ifade ettiği,
5Polis Akademisinden yeni mezun olmuş ancak hala meslekteki derecelendirilmesi yapılmamış kişilerden Akademideki FETÖ bağlılığı en üst olan kişiyi ifade ettiği.
?Hakkında kanaat yazılamamış EGM personelini ifade ettiği.
AFETO mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan kişileri ifade ettiği, (Normalde A’nın yanına rakam yazıldığı, ancak burada eksik yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.)
A?FETO mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan ancak A4 veya A5 derecesine karar verilememiş kişiyi ifade ettiği,
A4FETO mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan kişiyi ifade ettiği,
A4?FETO mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan ancak A5 ile A4 arasında kararsız kalınmış kişileri ifade ettiği,
A5FETÖ mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı en üst seviyede olan kişileri ifade ettiği,
A5?FETÖ mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan ancak A5 ile A4 arasında kararsız kalınmış kişileri ifade ettiği,
AÇIKTAFETÖ mensubu veya örgüt tarafından ilgilenilen, yani DİL seviyesinde bulunan personelin görevden uzaklaştırma durumunu belirtmek üzere yazıldığı değerlendirilmiştir.
ADEmniyet içindeki FETO yapılanmasının etki alanı dışındaki kişileri tanımlar.
AD-GAEmniyet içindeki FETÖ yapılanmasının etki alanı dışındaki kişilerden; gammazlama yapan, aleyhte çalışan kişileri ifade ettiği,
AKTFETO mensubu personelin örgütten uzaklaşıp tekrar FETÖ’ye döndüğünü belirten ve örgüt üyeleri için kullanılan bir kod olarak değerlendirilmiştir. (Bazen de FETŐ mensubu personelin abiler arasındaki nakil durumunu belirttiği değerlendirilmiştir.)
BFETO mensubiyeti olan, sadakati ve bağlılığı olan ancak bazı konuları sorgulayan veya zaafı olan kişileri ifade ettiği, (Normalde B’nin yanına rakam yazıldığı, ancak burada eksik yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.)
B4FETO mensubiyeti olan, sadakati ve bağlılığı olan ancak bazı konuları sorgulayan veya zaafı olan kişileri ifade ettiği,
B5FETO mensubiyeti olan, sadakati ve bağlılığı olan ancak bazı konuları sorgulayan kişileri ifade ettiği.
B5?B4 ile B5 arasında kararsız kalınmış kişiyi ifade ettiği.
CGeçmişte FETŐ sohbetlerine dahil olan ancak güncel olarak irtibat kurulmayan kişileri ifade ettiği, (17-25 Aralık sürecinden vareste olduğu değerlendirilmiştir.)
C?Örgütten kopup kopmadığı tam tespit edilemeyen kişiyi ifade ettiği,
CAGeçmişte FETŐ sohbetlerine dahil olan ancak güncel olarak irtibat kurulmayan kişilerden tekrar kazanılmaya en yakın olan kişileri ifade ettiği,
CAKTFETŐ mensubu iken örgütten kopan, daha sonra tekrar örgüte kazandırılarak aktarımı yapılan kişiyi ifade ettiği,
CBGeçmişte FETŐ sohbetlerine dahil olan ancak güncel olarak irtibat kurulmayan kişilerden tekrar kazanılmaya ikinci derecede yakın olan kişileri ifade ettiği,
CCGeçmişte FETÖ sohbetlerine dahil olan ancak güncel olarak irtibat kurulmayan kişilerden tekrar kazanılmaya üçüncü derecede yakın olan kişileri ifade ettiği,
CDGeçmişte FETÖ sohbetlerine dahil olan ancak güncel olarak irtibat kurulmayan kişilerden tekrar kazanılmaya dördüncü derecede yakın olan kişileri ifade ettiği,
CDE-CDPYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
CEGeçmişte FETÖ sohbetlerine dahil olan ancak güncel olarak irtibat kurulmayan kişilerden tekrar kazanılmaya beşinci derecede yakın olan kişileri ifade ettiği,
CFC sınıflandırmasının normalde CE ye kadar olduğu, burada yanlış yazılmış veya örgüte tekrar katılım noktasında CE konumundaki kişilerden daha uzakta olan kişileri ifade etmek için kullanılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
DADaha önce örgüt derslerine gelip gitmiş olanlardan küsüp ayrılarak FETŐ aleyhinde çatışan, zarar vermek için konuşan kişileri ifade ettiği,
DevirFETÖ mensuplarından tayin/okul bitirme döneminde devredilen personeli ifade ettiği.
Devir OlmadıKişinin FETÖ mensubu olduğunu gösteren kavramlardan biri olarak FETÖ mensubunun ‘cemaat’ abilerine devredilmesiyle alakalı olduğu,
Devir OlmayacakKişinin FETÖ mensubu olduğunu gösteren kavramlardan biri olarak FETÖ mensubunun ‘cemaat’ abilerine devredilmesiyle alakalı olduğu,
Devir?FETÖ mensuplarından tayin/okul bitirme döneminde devredilmesi sorulan kişileri ifade ettiği,
DışAlan dışı, FETÖ yapılanmasının içinde değil anlamında olduğu,
Dil-Dil1Emniyet içerisindeki FETÖ mensubu olmayan ancak FETÖ mensubu tarafından kazanılmaya çalışılan kişileri ifade ettiği, (Bu kodun kendi arasında DİL1, DİL2, DİL3 olarak kategorilendirildiği görülmüş, kazanılmaya en yakın olanın DİL3 koduyla ifade edildiği değerlendirilmiştir.)
Dil2-Dil3Emniyet içerisindeki FETÖ mensubu olmayan ancak FETÖ mensubu tarafından kazanılmaya çalışılan kişileri ifade ettiği, (Bu kodun kendi arasında DİL1, DİL2, DİL3 olarak kategorilendirildiği görülmüş, kazanılmaya en yakın olanın DİL3 koduyla ifade edildiği değerlendirilmiştir.)
DPDaha önce örgüt derslerine gelip gitmiş olanlardan küsüp ayrılarak FETÖ’ye ters bakan ancak örgüte karşı eylemsiz olan kişileri ifade ettiği,
DCYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
EFarklı hayat görüşünden olan, işini iyi takip eden ve hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile ilgisi olmayan kişileri ifade ettiği,
EAFETÖ içerisinde olup örgüt benim örgütüm diyen ancak bazı zaafları olan (himmet verme-kampa kalma-her çağrıldığında gelme-sigara-karşı cins-namaz) kişileri ifade ettiği,
EAVEA düzeyinin üstünde olup sivil abi olmadığında ders yaptıran vekil konumunda örgüt mensubunu ifade ettiği,
EBLEhlibeyt, FETÖ mensubu olmayan, alevi mezhebinden olan kişiyi ifade ettiği,
EDL-EDEhli dünya, FETÖ mensubu olmayan, dünya hayatıyla haşir neşir kişiyi ifade ettiği,
EDL-GAEhli dünyalardan gammazcı olan kişiyi ifade ettiği,
EMLYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
F1-F2-F3-F4Farklı hayat görüşünden olan, hayatının hiçbir döneminde FETŐ ile bağlantısı olmamış, FETÖ tarafından zararlı görülen, örgüte zarar verebileceği düşünülen kişileri ifade ettiği,
F4-F5-F6Farklı hayat görüşünden olan, hayatının hiçbir döneminde FETŐ ile bağlantısı olmamış, FETÖ tarafından zararlı görülen, örgüte zarar verebileceği düşünülen kişileri ifade ettiği,
GHerhangi bir örgütle bağlantısı olmayan ancak dini vecibelerini yerine getiren güzel insan anlamında kullanıldığı,
GAFETÖ mensubu olmayan ancak FETÖ mensuplarını bilip onları amirlerine ifşa eden, gammazlama yapan, aleyhte çalışan kişileri ifade ettiği,
GMMLYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
HataYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
İ, İA, İB, İCFETÖ mensubu olmayan ancak örgüte kazandırılmak için ilgilenilen kişileri ifade ettiği, (kazanılmaya en yakın olanın İA koduyla ifade edildiği değerlendirilmiştir.)
İHLİmam Hatip mezunu ancak FETÖ mensubu olmayan kişileri ifade ettiği.
MAmirlerde farklı cemaatlere müntesip kişileri ifade ettiği,
Menfi-MMLFETÖ tarafından kötü görülen, zarar verebileceği düşünülen kişileri ifade ettiği,
MNL-MNYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
MNMLFETÖ mensubu olmayan ancak başka cemaatlere müntesip kişileri ifade ettiği
MNML-MMLFETÖ mensubu olmayan ancak başka cemaatlerce müntesip kişilerden menfi görülenleri ifade ettiği,
SSüreçle alakalı bir kod olarak tek başına bir anlam ifade etmediği değerlendirilmiştir.
SAKT17-25 sürecinden etkilenmiş ancak tekrar örgüte aktarına hazır hale gelmiş kişileri ifade ettiği,
SAYFETÖ mensubu olup her şeyiyle teslim olan ancak yöneticilik vasıfları olmayan polis memurunu ifade ettiği,
SAY?SAYA ile SAYV arasında kalınan değerlendirmeyi ifade ettiği,
SAYAFETÖ mensubu olup “gassalın elindeki meyyit” olarak ifade edilen, zaafları olmayan, her şeyiyle kendisini örgüte teslim etmiş polis memurlarını ifade ettiği,
SAYVFETÖ mensubu olup “gassalın elindeki meyyit” olarak ifade edilen, zaafları olmayan, her şeyiyle kendisini örgüte teslim etmiş, yöneticilik vasfı olan, grubu olan ve sohbet hocalığı yapan polis memurlarını ifade ettiği,
SC17-25 Aralık sürecinden etkilenmiş olan FETÖ mensuplarının tekrar kazanılması ile ilgili bir kodlama olarak değerlendirilmiştir.
SCA17-25 Aralık sürecinden etkilenmiş olan FETÖ mensuplarından tekrar kazanılmaya yakın olan kişileri ifade ettiği,
SCB17-25 Aralık sürecinden etkilenmiş olan FETÖ mensuplarından tekrar kazanılmaya ikinci derecede yakın kişileri ifade ettiği,
SCC17-25 Aralık sürecinden etkilenmiş olan FETÖ mensuplarından tekrar kazanılmaya üçüncü derecede yakın kişileri ifade ettiği,
SCD17-25 Aralık sürecinden etkilenmiş olan FETÖ mensuplarından tekrar kazanılmaya dördüncü derecede yakın kişilerdir. Kazanılması zor olan kişidir.
SCD-GA17-25 Aralık sürecinden etkilenmiş olan FETÖ mensuplarından tekrar kazanılmaya dördüncü derecede yakın kişilerden gammazcı olan kazanılması zor olan kişileri ifade ettiği,
SCDAYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SCEYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SCPYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SDAYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SDCYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SDEYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SDİL3DİL kodunun Emniyet içerisindeki FETÖ mensubu olmayan ancak FETÖ mensubu tarafından kazanılmaya çalışılan kişileri ifade ettiği, (Bu kodun kendi arasında DİL1, DİL2 ve DİL3 olarak kategorilendirildiği görülmüş, kazanıImaya en yakın olanın DİL3 koduyla ifade edildiği ancak burada yanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
SDPYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SEASüreçten etkilenmiş EA sınıfı personeli ifade ettiği, (17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişileri ifade ettiği değerlendirilmiştir.)
SGAYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SLM-SMYazım yanlışı olabileceği, süreçle alakalı bir kod olduğu ve 17-25 sürecinden önce FETÖ mensubu olan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
SMLFETÖ mensubu olmayan potansiyel ilgilenilecek kişileri ifade ettiği,
SÖZFETÖCÜ olmayan ve şu anda bir kategori olarak kullanılmayan ancak daha önceki yıllarda örgüt içerisinde DİL3 ile EA arasındaki bir kategoride tasniflenen kişileri ifade ettiği,
SSAY, SSAYA17-25 sürecinden etkilenerek FETÖ’den ayrılmış, yukarıda açıklanan SAY sınıfından olan kişileri ifade ettiği,
SSAYV17-25 sürecinden etkilenerek FETÖ’den ayrılmış, yukarıda açıklanan SAY sınıfından olan kişileri ifade ettiği,
SVHT, VHTSüreçle alakalı bir kod olduğu veya yanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
TMLYanlış yazılmış olabileceği değerlendirilmiştir.
XDİL3Yazım yanlışı olabileceği ancak DİL3 kodunun FETÖ mensubu olmayan ancak kazanılmaya yakın kişileri ifade etmek için kullanıldığı değerlendirilmiştir.
ZARARLIFETÖ mensubu olmayan ve örgüte zararı dokunabilecek kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
ZRRFETÖ mensubu olmayan ve örgüte zararı dokunabilecek kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.
YOMemurluktan geçme Amir personeli ifade ettiği,
YURTDIŞI, YDYurtdışında görevli personeli ifade ettiği,
YOKHakkında bilgi olmayan kişiyi ifade ettiği değerlendirilmiştir.

Deport Nedir?

Deport kararı kaldırma ile ilgili sorular uygulamada sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Deport kararı Türkiye’de bulunan yabancıların sınır dışı edilmeleri ve haklarında Türkiye’ye giriş yasağı konulması anlamına gelir.

Yabancının Türkiye içerisinde vize ihlali yapma, kanuna, ahlaka aykırı faaliyetlerde bulunma, ulusal güvenlik veya sağlık için tehlikeli olma, çalışma izni olmaksızın çalışma gibi faaliyetleri sürdürmesi sonucunda deport edilmesi söz konusu olur.

Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı olmayan kişiler Türk hukuk düzeni içerisinde yabancı olarak kabul edilir. Yabancılar yine de hukuki olarak farklı statülere sahiptir. Ancak kişinin yabancı kabul edilmesindeki temel unsur vatandaşlığının olup olmamasıdır.

Hakkında deport kararı verilip sınırdışı edilen yabancının bir daha Türkiye’ye giriş yapabilmesi için giriş yasağının kalkması yani deport kararının kaldırılması gerekir. Deport kararının kaldırılması yabancılar için önemli bir durum arzeder. Çünkü deport edilen kişiler eşlerinden çocuklarından ayrı yaşayabilmekte veya gönderildikleri ülkelerde sıkıntılı şartlarla karşılaşabilmektedir.

Deport Edilme (Sınırdışı Edilme) Sebepleri

Deport kararının kaldırılması konusunda en önemli unsur deport kararının hangi gerekçeye dayanılarak verildiğidir. Buna bağlı olarak kişi kısa süreliğine deport edilebileceği gibi ömür boyu yurda girişi de yasaklanabilir. Deport olma nedenleri çok çeşitli olabileceği gibi en çok karşılaşılan nedenler olarak vize süresini aşma veya oturma izni süresini uzatmama hallerini söyleyebiliriz.

En temel neden olarak yabancıların Türkiye içerisinde hukuka aykırı faaliyetlerini söyledik. Buna bağlı olarak uygulamada şu nedenlerle karşılaştığımızı söyleyebiliriz:

  • Yabancının oturma izni olmasına rağmen çalışma izni almaksızın Türkiye’de çalışıyor olması. Yani kaçak çalışan yabancı deport edilmektedir.
  • Türkiye’de bulunmak için aldığı vizenin süresinin dolmuş olmasına rağmen ülkeden çıkış yapmayan yabancı vize ihlali yapmış olur ve sınırdışı edilir. (Vize ihlali olarak adlandırılan bu durumda eğer yabancı vize ihlali cezasını öder ve çıkış giriş yapar ve devamında 10 gün içerisinde oturma iznine başvurursa deport edilmez.
  • Oturma izni süresi dolmasına rağmen bunu uzatmayan yabancı yakalanarak sınır dışı edilir.
  • Yabancılar bazen Türkiye’de belirli hakları elde etmek için muvazaalı evlilik yaparlar. Bu sahte evlilik tespit edilirse yabancı gene sınır dışı edilir. Ayrıca hakkında V70 tahdit kodu işlenir.
  • Yabancı kişi Türkiye’de fuhuş gibi ahlaka aykırı eylemlerde bulunmuşsa yakalanarak deport edilir.
  • Yabancının suç işlemesi ve hapis cezasına mahkum edilmesi de bir sınır dışı edilme sebebidir. Terör örgütü üyesi veya sempatizanı olan yabancı da bu kapsamda deport edilebilecektir.
  • Türkiye’ye kaçak yollarla veya sahte evraklarla giren kişilerin sınırdışı edildiği de görülmektedir. Hakkında deport kararı olan bir kişi Türkiye’ye her nasılsa yasaklı giriş yapmışsa gene sınır dışı edilir.
  • Yabancının, toplum sağlığını tehlikeye sokacak bulaşıcı bir hastalığa yakalandığı tespit edilirse gene hakkında deport kararı verilebilir.
  • Uluslararası koruma başvurusu reddedilen yabancılar ile bu koruma statüleri sona eren yabancılar için de deport edilmeleri söz konusu olacaktır.

Burada saydığımız nedenler sınırlı değildir. Yabancının başka nedenlere dayalı olarak deport edilmesi de mümkündür. Yurt dışı edilme nedenine bağlı olarak yurda giriş yasağı süresi de belirlenir. Dediğimiz gibi her nedene bağlı olarak farklı süreler vardır.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye giriş yasağı ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre artık kişinin Türkiye’ye girişi 1 ay ile 5 yıl arasında yasaklanabilmekte ve her bir kısıtlama için farklı sonuçlar doğabilmektedir.

Bazı durumlarda sınır dışı edilen kişi için sınır dışı edilme nedenine bağlı olarak yabancı tahdit kodu konur. Bu nedenle yabancı hakkında işlenmiş kodun kaldırılması önem arzeder. Bu sürecin bir avukat yardımı ile sürdürülmesi de aynı önemdedir.

Deport Kararını Kim Verir?

Yabancının deport edilmesine Göç İdaresi Genel Müdürlüğü veya ilgili valilik karar verir. Burada kişiye bir yurda giriş yasağı süresi belirlenir ve bu sürenin belirlenmesinde idarenin yetkisi çok geniştir. Ancak buna rağmen gene kanunda öngörülen sınırlar içerisinde bir süre belirlenecektir.

Bahsedildiği gibi idarenin yetkisi geniştir ve bu yetki bazen fevrice kullanılmaktadır. Ancak bu şekilde kullanılan yetkiye karşı ise yargı yolu açıktır.

Deport Kaldırma İşlemleri

Kural olarak hakkında sınır dışı edilme kararı olan kişi, yani deport edilen yabancı, yurda giriş yasağı süresi dolmadan Türkiye’ye giriş yapamaz. Ancak bu durumun bazı istisnaları vardır. Yani her zaman bu sürelerin dolmasını beklemeye gerek yoktur.

Deport kaldırma işlemleri iki türlü olabilir.  İlk olarak yabancı meşruhatlı vize almış olabilir. Bu vize ile hakkında verilen sınır dışı süresi dolmadan ülkeye giriş yapabilir. İkinci olarak da yabancı, hakkında verilen deport kararının iptalini idare mahkemesinden dava yolu ile talep edebilir. Aşağıda bu iki yolu ayrıntıları ile anlatacağız.

Meşruhatlı Vize Alarak Deport Kaldırma

Deport kararına rağmen Türkiye’ye yabancının giriş yapabilmesinin bir yolu meşruhatlı vize alınmış olmasıdır. Hakkında deport kararı uygulanmış bir yabancı, evlilik dolayısıyla, eğitim – araştırma dolayısıyla, çalışma – tedavi dolayısıyla alacağı meşruhatlı vize sayesinde süresi dolmamış olmasına rağmen Türkiye’ye giriş yapabilir. Bu saydığımız vizelerin alınabilmesi için söz konusu sebeplere dayanak teşkil eden evraklar vize başvurusu sırasında belgelenmelidir. Aksi halde başvuru reddedilir.

Meşruhatlı vize davetiyesi başvurusunu uzmanı olmayan kişiler yaptığında genelde ret kararı gelmektedir. Bu işlemleri mutlaka daha önce çalışmış bir avukat ile yürütmeniz sağlıklı olacaktır.

Bazı kişilerin meşruhatlı vize talep etmeleri mümkün olmaz. Burada terör örgütü üyeliği ve devlet aleyhine faaliyet gösterme gibi nedenlerle sınır dışı edilme durumları kastedilmektedir. Bu kişiler meşruhatlı vize talep ederek ülkeye giremez ancak idare mahkemesinde deport kararının iptali talepli bir dava açmaları ve bu davanın başarıya ulaşması sonucunda deport kararı kaldırılır ve Türkiye’ye giriş yapabilirler.

Deport Kararına Karşı Dava Yolu

Deport kararına itiraz, dava yolu ile gerçekleştirilebilir. Deport kararı idarenin aldığı bir karar olması dolayısıyla idari işlem niteliğindedir. İdari işlemlerin iptali için idare mahkemesinde iptal davası açılmalıdır. İdarenin gerçekleştirdiği bütün iş ve işlemler yargı denetimine tabi tutulabilir. İdarenin bu işlemleri yargıya taşınmadığı müddetçe hukuka uygun kabul edilir.

Eğer bir yabancı hakkında deport kararı alınmışsa, kararı alan idare ilgili yabancıya veya bu yabancının yasal temsilcisine kararı gerekçeli olarak tebliğ eder.

Sınır dışı edilme kararı kendisine uygulanmak istenen yabancı bu çerçevede hakkında verilen deport kararının hukuka aykırı olduğunu iddia ederek idare mahkemesinde iptal davası açabilir. Burada sınırdışı etme kararına itiraz niteliğindeki bu davayı açabilmek için 7 günlük hak düşürücü süre söz konusudur. Deport kararının kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde bu davayı açmalıdır.

DİKKAT!: Bu kararı tebliğ alan yabancı dava konusunda oldukça hızlı hareket etmelidir. Çünkü dava yoluna gitmek isteyen yabancı avukata gittiğinde avukatın yapacağı ve zaman alan bir çok işlem (il göç idaresi ile yazışma, olaya göre başka yerden toplanacak belgelerin toplanması, gerekli karar araştırması, dilekçe yazımı, dava açılması) mevcuttur.

Genel olarak bu karara karşı idare mahkemesinde açılan iptal davası deport işleminin uygulanmasını durdurur. Yani mahkeme bir karar verene kadar kişi sınır dışı edilemez ve Türkiye’de kalmaya devam edebilir. Bu yabancı için oldukça iyi bir haktır.

Bazı durumlarda sınır dışı edilen kişi için sınır dışı edilme nedenine bağlı olarak kod konur. Örneğin G-87, V-70 kodları gibi. Bu kodların kaldırılması da ancak idare mahkemesinde açılacak davaya bağlıdır. Bu konuyu yukarıda linkini verdiğimiz yazımızda ayrıntılı açıklamıştık.

Sınır Dışı Edilme İşlemleri ve Süreci

Hakkında deport edilme sebepleri gerçekleşen yabancı kolluk kuvvetleri tarafından yakalanmış olabilir. Resmi bir kurumun durumu farketmesi üzerine kolluk kuvvetlerine durum ihbar edilmiş olabilir. Yahut yabancı kendi isteği ile kolluk kuvvetlerine durumu bildirerek ülkeyi terk etmek istediğini bildirebilir.

Yakalanan yabancı öncelikle hastaneye götürülerek muayene yapılır. Sonrasında İl Göç İdaresinin bu tarz durumlar için belirlediği bir yere götürülür. Burada yabancı kişinin deport edilmesine ilişkin evraklar hazırlanır.

Yabancı bu aşamada da (henüz karar çıkmadan) avukat tutabilir, görüşebilir, sınırdışı kararı çıkmaması için avukatının İl Göç İdaresi ile görüşmesini sağlayabilir veya gerekli evrakları alarak karara itiraz etmesini sağlayabilir.

Belgeleri tamamlanan yabancı geri gönderme merkezine gönderilir. İstanbul’da yabancı kadın Silivri Geri Gönderme Merkezine gönderilirken yabancı erkek Çatalca Geri Gönderme Merkezine götürülür. Geri gönderme merkezine bu şekilde nakledilen yabancı işlemleri bittiğinde ve dava da açmamış ise ülkelerine gönderilmesi sağlanır. Bazı durumlarda ise yabancının istediği başkaca bir ülkeye gönderilebilir.

Terke Davet (Terke Çağrı) Nedir?

Deport edilmeleri için gereken şartlar oluşan yabancı eğer kendisi kolluk kuvvetlerine sınır dışı edilmek üzere başvurursa veya avukat aracılığı ile deport değil de terke davet verilmesine karar verilmesini sağlar ise geri gönderme merkezine götürülmek zorunda kalmayabilir. Bu yabancılar için terke davet isimli hukuki prosedür söz konusu edilir ki bu çok daha iyidir. Hakkında terke davet prosedürü işletilen yabancıya Türkiye’den ayrılması için en az 15 günlük mühlet tanınır. Bu sürenin üst sınırı 30 gündür.

Terke davet için yabancının illa kendi durumunu kolluk birimlerine bildirmiş olması şart değildir. Normal şartlarda vize ihlali tespit edilmiş ve hakkında idarece deport kararı verilmiş kişi de terke davet edilebilir. Bu durum idarenin takdirindedir.

Bununla beraber yabancı kolluk kuvvetlerine kendi rızası ile durumu bildirmişse her zaman terke davet kurumu hükümleri bu yabancı hakkında uygulanacak diye bir kural da yoktur. Burada deport edilme şartları gerçekleşmiş olan yabancının özel durumuna, geçmişine vb. subjektif özelliklerine bakılır.

Deport edilecek kişi için kaçma, saklanma şüphesi, yasaklı giriş çıkış yapmış olmaları,sahte belgelerle iş yapmaya çalışmış olmaları gibi durumlar söz konusu ise terke davet prosedürü işletilmez.

Kimler Sınırdışı Edilemez?

Yabancı sınır dışı edileceği zaman gönderildiği ülkede ölüm – işkence tehlikesi ile karşılaşacaksa bu kişinin deport edilmesi mümkün değildir. Bu konuda gerçekçi emarelerin varlığına bakılır.

Eğer sınır dışı edilecek yabancının gebelik, yaşlılık gibi seyahat engelleri bulunuyorsa bu kişinin gönderilmesi de mümkün değildir.

Kişinin Türkiye’de önemli bir tedavisinin sürüyor olması ve bu tedavinin transfer edileceği ülkede mümkün olmaması veya transfer sürecinin yabancıyı sağlıken kötü etkileyeceği gibi durumlar söz konusu ise gene deport edilme yapılamaz.

Cinsel şiddet, insan ticareti veya önemli derecede fiziksel – psikolojik şiddete maruz kalmış ve tedavileri süren yabancılar da bu kapsamda sınır dışı edilemeyeceklerdir.

Bu kişiler için sınır dışı kararı verilemeyeceği kanunen belirlenmiştir. Ancak sonuçta bu yabancılar da deport edilme şartları üzerlerinde gerçekleşmiş kişilerdir. Bu nedenle sabit bir yerde ikamet ediyor olmaları istenebileceği gibi belirli sürelerde belirli bildirimlerde bulunmaları da kendilerinden istenebilir.

Davanın Açılmasında Zamanaşımı

Deport kararı kaldırma talepli açılan davada zamanaşımı süresi 15 gündür. Kişi sınırdışı edilme kararının kendisine tebliğ veya ibraz edilmesinden itibaren 15 gün içerisinde iptal davasını açmalıdır.

Terke davet prosedüründe yabancıya ülkeyi terketmesi için en az 15 gün olacak şekilde bir süre tanınır. Yabancının bu süre içinde ülkeyi terketmemesi halinde yakalanarak geri gönderme merkezine transfer edilmesi gibi zorlu hukuki prosedür işletilir.

Kişiye deport kararı ile birlikte işlenen kodların iptali sürenin geçmesi ile gerçekleşmez. Bu kodlar ancak dava açarak kaldırılabilir. Bunun için herhangi bir hak düşürücü zamanaşımı süresi söz konusu değildir.

Deport Kararı Kaldırmada Görevli ve Yetkili Mahkeme

Deport kararının iptaline yönelik olarak açılacak olan iptal davasında görevli mahkeme idare mahkemeleridir. Sınır dışı edilme kararı idari bir işlem olması dolayısıyla hukuka uygunluğunu denetleyecek olan da idare mahkemesidir.

Yetkili mahkeme de idari işlem niteliğinde olan bu kararı veren idarenin bulunduğu yer mahkemesidir. Yani hakkında deport kararı uygulanan yabancı bunun iptali için açacağı davayı işlemi uygulayan idarenin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde açmalıdır.

Yabancı hakkında verilen deport kararının nedenine bağlı olarak kişiye verilen kodun iptali ve kaldırılması için açılacak davada da görev ve yetki kuralı aynıdır. Yani kodu kişinin siciline işleyen idarenin bulunduğu yer idare mahkemesinde dava açılmalıdır.

ETKİN PİŞMANLIK FAZLA CEZA TAYİNİ NEDENİ İLE BOZMA

YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ

Esas No : 2019/11474
Karar No : 2021/4427

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2008 tarih ve 9-18-78 sayılı kararında açıklandığı üzere; etkin pişmanlık hükümlerinin amacı, bir yandan terör ve örgütlü suçlarla mücadele bakımından stratejik önemi nedeniyle en etkili bilgi edinme ve mücadele araçlarından olan örgütün kendi mensuplarını kullanmak, diğer taraftan da suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasa dışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları ve işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak ya da cezalarında belli oranlarda indirim yaparak yeniden topluma kazandırmaktır.
TCK’nın 221/4. fıkrasının 2. cümlesinden yararlanabilmek için; failin yakalandıktan sonra bilgisi ölçüsünde örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde kendisinin ve diğer örgüt üyelerinin eylemleri, örgütün yapısı ve faaliyetleriyle ilgili yeterli ve samimi bilgi vererek suçtan pişmanlığını söz ve davranışlarıyla göstermesi gerekmektedir. Bu bilgi maddenin üçüncü fıkrasında aranan, örgütü çökertecek nitelikteki bilgi değildir. Verilen bilginin önemi cezanın belirlenmesinde dikkate alınmalıdır (Dairemizin 12.05.2015 tarih, 2015/1426 E. 2015/1292 K. 26.10.2015 tarih, 2015/1565-3464 K.).
TCK’nın 221/4. fıkrasının 2. cümlesi kapsamında etkin pişmanlıkta bulunulduğunun kabulü halinde bu suçtan dolayı verilecek cezada 1/3’ten 3/4’e kadar bir indirim yapılacağı öngörülmektedir. Buna göre belirlenen cezadan en az 1/3, en fazla 3/4 oranında bir indirim yapılacaktır. Bu iki sınır arasında yapılacak indirim, verilen bilginin niteliği, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ya da diğer örgüt mensuplarının tespiti ile ilgili olmak üzere elverişlilik derecesi, ceza soruşturması ya da kovuşturmasının hangi aşamasında etkin pişmanlıkta bulunulduğu gibi kıstaslar nazara alınarak mahkeme tarafından takdir ve tayin edilecektir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olay değerlendirildiğinde;
Silahlı terör örgütüne üye olduğu ve incelenen dosya kapsamı ve delillere göre yakalandıktan sonra yargılama aşamasında örgütte kaldığı süre ve konumu itibarıyla örgütün yapısı, faaliyetleri ve diğer örgüt mensupları ile ilgili verdiği bilgilerin niteliği ve faydalılık derecesi nazara alındığında TCK’nın 221/4-2. cümlesinde öngörülen etkin pişmanlık şartlarını taşıdığı anlaşılan sanık hakkında yargılama sürecinde etkin pişmanlıkta bulunulan aşama da gözetilerek belirlenen cezadan dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerekirken yeterli ve hukuki olmayan gerekçe yazılı şekilde fazla ceza tayini nedeni ile bozma gerektirmiştir.

Whatsapp ile ulaşın bize
Whatsapp'a gönder

Bu Sayfadaki İçeriği KOPYALAYAMAZSNIZ !!!