Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin istekleri halinde, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı olarak geçirdikleri belirli sürelerin prim karşılığını ödeyerek, bu kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesidir.
HAKARET SAYILMAYAN SÖZLER
Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile bilgi ve belgelere çok hızlı şekilde ulaşım ve bunun doğrultusunda kişilerin kendi görüşlerini aktarma isteği özellikle hakaret suçlarında tarifsiz bir artışa neden olmuştur.
Özellikle hakaret içerdiği düşünülen cümlenin hukuki vasıflandırması yapılırken yapılan düşülen hatadan dolayı adliye koridorlarında yıllarca sonuçsuz bekleyişler ve gereksiz iş fazlalığı yaratmaktadır.
Bu yazımızın amacı karşılaşılan eylemin suç oluşup oluşmayacağı konusunda yaşanan tereddütlerde yardımcı bir kaynak sunabilmekten ibarettir. Faydalı olması dileği ile.
HAKARET SAYILMAYAN SÖZLER
HAKARET SAYILMAYAN SÖZLER
Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile bilgi ve belgelere çok hızlı şekilde ulaşım ve bunun doğrultusunda kişilerin kendi görüşlerini aktarma isteği özellikle hakaret suçlarında tarifsiz bir artışa neden olmuştur.
Özellikle hakaret içerdiği düşünülen cümlenin hukuki vasıflandırması yapılırken yapılan düşülen hatadan dolayı adliye koridorlarında yıllarca sonuçsuz bekleyişler ve gereksiz iş fazlalığı yaratmaktadır.
Bu yazımızın amacı karşılaşılan eylemin suç oluşup oluşmayacağı konusunda yaşanan tereddütlerde yardımcı bir kaynak sunabilmekten ibarettir. Faydalı olması dileği ile.
Uyuşturucu Suçlarında Etkin Pişmanlık
Yargıtay 3. Ceza Dairesi FETÖ/PDY Bozma Kararı 2025
¸
T. C.
Y A R G I T A Y
- C E Z A D A İ R E S İ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Esas No : 2023/2439
Karar No : 2024/20257
Tebliğname No : 3 – 2021/130216
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi
TARİHİ : 06.10.2021
SAYISI : 2021/66 E., 2021/1505 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09.12.2020
SAYISI : 2019/343 E., 2020/289 K.
SANIK :
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme
SUÇ TARİHİ : 17.09.2014
HÜKÜM : TCK’nın 314/3 ve 220/7 nci maddeleri delaletiyle TCK’nın 314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53 ve 63 üncü maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
TEMYİZ EDEN : Sanık müdafii
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, yasal şartları oluşmadığından 5271 sayılı CMK’nın 299/1 inci maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda terör örgütüne yardım etmek kastı ile örgütle iltisaklı bankaya para yatırdığına ve bankacılık işlemleri yaptığına dair kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün 5271 sayılı CMK’nın 302/2 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304 üncü maddesi uyarınca Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Dr. Mustafa Kurtaran Mustafa Karayıldız Doç. Dr. Ekrem Çetintürk Celal Albay Ali Rıza San
Kararına Uygundur. D.E.A.
Yazı İşl. Md.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Fetö/PDY Bozma Kararı 2025
T. C.
Y A R G I T A Y
- C E Z A D A İ R E S İ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
Esas No : 2022/14375
Karar No : 2024/14639
Tebliğname No : 3 – 2020/60959
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi
TARİHİ : 10.06.2020
SAYISI : 2019/893 E., 2020/628 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18.03.2019
SAYISI : 2018/447 E., 2019/125 K.
SANIK :
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve
isteyerek yardım etme
SUÇ TARİHİ : 18.09.2014
HÜKÜM : TCK’nın 314/3 ve 220/7. maddeleri delaletiyle TCK’nın 314/2,
220/7, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53 ve 63 üncü
maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet
kararına ilişkin istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi
TEMYİZ EDEN : Sanık müdafii
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda terör örgütüne yardım etmek kastı ile örgütle iltisaklı bankaya para yatırdığına ve bankacılık işlemleri yaptığına dair kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün 5271 sayılı CMK’nın 302/2 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304 üncü maddesi uyarınca Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Dr. Mustafa Kurtaran Mehmet Öztunç Şerafettin Saka Muhammed Yavuz Faruk Şener
İkinci Kez Mükerrir Kaldırma
Birçok kişinin ikinci kez mükerrir ceza almasının temel nedeni, mevcut ceza dosyası durumunu yeterince takip edilmemesinden veya zamanında hukuki yollara başvuru yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Sanık veya hükümlü bakımından ceza dosyasının güncel durumunun bilinmesi, olası ağır hukuki sonuçlarla karşılaşmamak adına büyük bir önem arz etmektedir. Nitekim, tekerrür sanık aleyhine hatalı bir şekilde hüküm tesis edilmişse, bu kararı veren mahkemeye yapılacak bir başvuru neticesinde ikinci kez mükerrir kaldırıma yoluna gidilip, tekerrüre ilişkin kısmın hükümden çıkartılması mümkündür.
İkinci Kez Mükerrir Nedir?
Tekerrür ve mükerrir kavramları genellikle birbirine karıştırılmaktadır. Ancak, 2. kez tekerrür ile 2. kez mükerrir aynı anlamı ifade etmektedir. İnfaz Hukukuna göre 2. kez tekerrür eden kişi, 2. kez mükerrir olarak kabul edilmektedir.
Bir sanık, hakkında birinci tekerrürün koşulları oluştuğunda, tekerrür hükümleri uygulanır. Bu hükmün kesinleşmesinin ardından, sanık tekrar tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren yeni bir suç işlerse, ikinci kez mükerrir olarak kabul edilir. Özetle, sanığın ikinci kez mükerrir sayılabilmesi için yasal olarak belirlenen süre ve koşullar içerisinde üç suçun işlemiş olması gerekmektedir.
İkinci Kez Mükerrir Şartları Nelerdir?
İkinci kez mükerrir hükümleri, bir suçlunun ikinci kez tekrar suç işlemesi durumunda devreye girer ve bu durumda hükümlüye şartlı tahliye hakkı verilmez. İkinci tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda öngörülen belirli koşulların sağlanması gerekmekte olup bu şartlar ise şunlardır:
- Suçların Yeni Yasa Döneminde İşlenmesi: İkinci kez mükerrir hükümlerinin uygulanabilmesi için, sanığın işlediği suçların 1 Haziran 2005 tarihinden sonra, yani yeni yasa döneminde işlenmiş olması gerekmektedir. Bu tarih, Türk Ceza Kanunu’nda yapılan köklü değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarih olarak kabul edilir. Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2019/13073 E. 2019/15707 K. Sayılı ilamında “ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması için her iki suçun da suç tarihlerinin, 08.07.2005’ten sonra olması gerektiği” şeklinde karar vermiştir. Özetle suçlardan birinin 08.07.2005 tarihinden önce işlenmesi halinde ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
- İlk Suçun Mükerrirlik Hükümleri Kapsamında Olması: Sanığın işlediği ilk suçtan sonra, Türk Ceza Kanunu’nun 58. hükmü gereği mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulmuş olması gerekir. Bu, kişinin ilk suçundan dolayı aldığı cezanın ardından, cezasını çekerken özel bir infaz rejimi altında tutulduğu anlamına gelir.
- İkinci Suçta Birinci Suçun Tekerrür Esası Olması: İkinci kez tekerrür hükümlerinin devreye girebilmesi için, işlenen ikinci suçta da birinci suçun tekerrüre esas alınması gerekmektedir. Yani, ikinci suç işlenirken, sanığın daha önce işlediği birinci suçun tekerrür hükümleri kapsamında değerlendirilmiş olması gerekir.
Özetle, ikinci kez tekerrürün gerçekleşebilmesi için öncelikle birinci kez tekerrürün cezasının kesinleşmiş olması ve kişinin bu cezadan sonra yeni bir suç işlemesi gerekmektedir. Bu koşulların tümü sağlandığında, ikinci kez mükerrirlik hükümleri uygulanır ve hükümlünün koşullu salıverme hakkından yararlanmasına izin verilmez.
İkinci Kez Mükerririn Sonuçları Nelerdir?
CGTİHK’nun 108. Maddesi gereği; birinci kez tekerrür durumunda cezanın 2/3’ü infaz edilip hükümlünün açık cezaevinden yararlanma hakkı mümkün iken, ikinci kez mükerrirlik halinde ise cezanın tamamı (4/4 – dörtte dördü) kapalı ceza infaz kurumunda infaz edilir. Ayrıca hükümlü hakkında mezkur kanun maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine de başvurulur. İkinci kez mükerririn en önemli sonuçlarını ise sanık hakkında:
- İkinci Kez Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimine Göre Çektirilmesine Karar Verilir,
- Denetimli Serbestlik Uygulanır.
2.Kez Mükerrirlere Af
Genel ve özel af sıkça karıştırılan iki önemli kavramdır ve her ikisinin de farklı sonuçları vardır. Bu iki af türü, özellikle tekerrür durumunda belirgin farklılıklar göstermektedir. Genel af, bir suçun cezasını tamamen ortadan kaldıran bir hukuki düzenleme olduğundan, suçluya uygulanan tüm cezaları siler ve suçun geçmişte hiç işlenmemiş gibi kabul edilmesini sağlar. Bu durumda genel af ile affedilen bir mahkumiyet, tekerrüre ve ikinci kez mükerrirlik esas teşkil etmez.
Özel af ise, suçun cezasını tamamen ortadan kaldırmaz; yalnızca cezanın infazını durdurur veya cezada indirim uygulanır. Bu durumda, affedilen suç hala kayıtlarda kalır ve tekerrüre esas teşkil eder. Yani, kişi özel af ile affedilmiş olsa bile, gelecekte yeni bir suç işlediğinde, geçmişteki suç dikkate alınır ve bu durum tekerrür olarak değerlendirilir. Özetle 2.kez mükerrirlere af, affın özel olması sebebiyle mahkumiyetin tüm sonuçlarını beraberinde getirecektir.
2.Kez Tekerrür Kaldırma
Ceza kesinleşmiş olsa dahi, belirli şartların varlığı halinde 2.kez tekerrürün kaldırma işlemi kanunen mümkündür. Kesinleşen bir cezaya; sanığın kendisi, eşi/vasisi veya ceza avukatı ile yapacağı itiraz neticesinde ikinci kez mükerrir kaldırma işlemi sanık lehine gerçekleştirilebilir. Ancak bunun için öncelikle, tükerrürlüğe esas alınan cezalardan en az birisinin kesinliğinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Kesinleşmiş Cezaya Nasıl İtiraz Edilebilir?
Bir cezanın kesinleşmiş olması, ikinci kez mükerrir kaldırma yoluna gidilemeyeceği anlamına gelmez. Kesinleşmiş bir cezaya itiraz edebilmek ve infazın durdurulması için birçok yasal yol bulunmaktadır. İşte bu yollar:
- Tebligat Usulsüzlüğü: Eğer tekerrüre esas alınan mahkeme kararı usulsüz bir şekilde tebliğ edilmişse, bu durumu belirterek doğrudan ilgili mahkemeye istinaf veya temyiz dilekçesi sunarak infazın durdurulması sağlanabilir.
- Kanun Yararına Bozma Dilekçesi: Cezanın, istinaf veya temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ise kanun yararına bozma dilekçesi verilebilir. Bu, cezanın hukuka uygunluğunun yeniden değerlendirilmesi sonuçlanana kadar ikinci kez mükerrir kaldırma işlemi gerçekleştirilebilir.
- İstinafta Kesinleşen Karar: Eğer tekerrür esas alınan karar İstinaf’ta kesinleşmişse, CMK 308/A maddesi uyarınca istinaf dairesine başvurmak amacıyla İstinaf Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısına müracaat edebilir.
- Yargıtayda Kesinleşen Karar: Eğer tekerrür esas alınan karar Yargıtay’da kesinleşmişse, CMK 308. Madde gereğince Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvurmak için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına başvuru yapılabilir.
- Lehe Düzenleme: Kesinleşmiş bir ceza hakkında sonradan kanunda lehe bir düzenleme getirilmişse uyarlama yargılaması için tekerrüre esas kararı veren mahkemeye başvurulabilir. Lehe düzenlemeye örnek vermek gerekirse; suçun uzlaşma veya ön ödeme kapsamına alınması, cezada indirim ya da suç olmaktan çıkarılma hali sayılabilir.
- Yargılamanın Yenilenmesi: Son olarak, yargılamanın yenilenmesi talebiyle ilgili mahkemeye başvurulabilir. Yargılamanın yenilenmesi halinde ise ikinci kez mükerrir kaldırma işlemi başarıyla sağlanmış olacaktır.
Eylemlerinin Sempati Düzeyinde Kalması Nedeni İle Beraat
Yargıtay
- Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2022/11515
Karar Yıl/No: 2024/13036
Karar tarihi: 31-10-2024
YARGITAY KARARI
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2020/112 E., 2020/295 K.
T.C. Yargıtay 3.CEZA DAİRESİ Esas:2022-11515 Karar:2024-13036 Karar Tarihi:31.10.2024
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 esas sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören, fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği yönünde hakkında yeterli delil bulunmayan, oluş, iddia, mahkeme kabulü, sanığın dosya kapsamına yansıyan eylemleri ve tanık beyanları nazara alındığında; suç tarihi itibariyle örgütsel bağını ortaya koyan herhangi bir kod adı kullandığı veya örgütsel iletişim ağına dahil olduğu saptanamayan, soruşturmanın en başından itibaren aksi kanıtlanamayan savunmalarında da görüleceği üzere sendika ve dernek üyelikleri, içeriği belli olmayan sohbet toplantılarına katılma ve … hesap hareketleri dışında hakkında delil bulunmayan sanığın bu haliyle dosya kapsamına yansıyan eylemleri hiyerarşik yapıya girip organik ilişki içinde olduğunu gösterir çeşitlilik, yoğunluluk ve süreklilik göstermediğinden, eylemlerinin sempati düzeyinde kaldığı anlaşılmakla, ayrıca sanığın banka hesap kayıtları incelendiğinde, aksi kanıtlanamayan savunmalarının aksine, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütsel amaçla ve örgüte yarar sağlamak saikiyle örgütle iltisaklı Bank Asyaya para yatırdığı ve katılım hesabı açtığına yönelik her türlü kuşkudan uzak mahkumiyetlerine yeterli ve kuvvetli delil elde edilemediğinden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
Hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 27.02.2020 tarihli ve 2020/112 Esas, 2020/295 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesi uyarınca Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
31.10.2024 tarihinde karar verildi
Boşanma Avukatı
Boşanma, Medeni Hukuk içerisinde yer alan Aile Hukuku’nun en önemli konuları arasındadır. Bu hukuk dalının en önemli ayağı ise konunun uzmanı olan bir boşanma avukatı ile çalışmaktır. Aile ve Boşanma Davaları nişanlanma, evlenme, boşanma, nafaka, velayet ve ziynet eşyası gibi birçok konuyu kapsamaktadır. İyi bir boşanma avukatı Aydın birazdan aşağıda maddeler halinde bahsedeceğimiz konulara hakim ve sorulara cevap verebilecek düzeyde tecrübeli olmalıdır.
Son dönemde ülkemizde boşanma davalarının sayısında ciddi düzeyde bir artış yaşanmaktadır. Bunun sosyal, bireysel ve birçok etkene bağlı olduğu görülmektedir. Covid 19 Pandemisi süreci de bu artışta önemli bir etkendir ve belirli bir paya sahiptir. Boşanma davalarında çiftler, süreci kolaylıkla yönetebilme ve bir hak kaybına uğramama adına uzman bir boşanma avukatı Aydın ile çalışmak istemektedirler.
Aile, toplumun temel yapı taşıdır ve Anayasal koruma altındadır. Hukuk sistemimiz, medeni kanun ile aile kavramına ve ailenin korunmasına çok önem vermektedir. Boşanma davalarında önemli olan; sürecin sadece bir boşanma davası açma ya da boşanma ile sonuçlandırma olmadığı çok açık ve nettir. İşte bu nedenle aile ve boşanma davalarında süreç çok önemlidir. Boşanma avukatı yeterli bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. Olayla ilgili araştırmayı çok iyi yapmalı ve haklarınızı en iyi şekilde gözetecek şekilde bir plan çıkarmalıdır. Avukatınız sizin için izlenecek en iyi hukuki yolu seçmelidir.
Boşanma Davası Nedir?
Boşanma, evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sonlandırılmasıdır. Boşanma evlilik birliğinin kurulması aşaması olan nişanlanma, nikah kıyma, düğün, sonrasında nafaka, velayet gibi konuları da kapsayan Aile Hukuku’nun bir dalı ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen bir konudur. Evlilik birliğinin sonlandırılması amacıyla açılan davaya “boşanma davası” denilmektedir.
Boşanma davası, TMK hükümleri gereğince evli olan kadın ve erkeğin kanunda sayılan bir sebebe bağlı olarak evlilik akdini sona erdirmek amacıyla açtıkları bir dava türüdür.
Boşanma davası, genel anlamda az kusurlu olan tarafın açtığı bir dava olup, ilerleyen aşamalarda diğer taraf buna, karşı dava açmak suretiyle cevap verip davanın her iki taraf bakımından devamını sağlamak mümkündür.
Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Boşanma davası, Davacı kişinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesi’nde açılır.Dava, boşanmaya ilişkin hazırlanan Dava Dilekçesi’nin, ilgili Aile Mahkemesine sunulması suretiyle açılır ve Davalı karşı tarafa tebliğ edilerek yargılamada Dilekçeler Aşamasına geçilmiş olur. Yargılama süreci dilekçeler aşaması tamamlanıncaya kadar duruşmasız ilerler ve Mahkeme “Tensip Zaptı” düzenleyerek yapılması gerekenler bakımından her iki tarafa bunu tebliğ eder. Sonrasında süreç 6100 sayılı HMK hükümleri kapsamında duruşmalı ilerler ve sonuçlanır.
Boşanma Davası Açarken Nelere Dikkat Etmek Gereklidir?
Boşanma davası açılmasında bazı hususları göz önünde bulundurmak gerekir:
- Boşanma davasını, karşı tarafla evliliğinin devamını çekilmez gören Taraf açmalıdır. Bu çekilmezlik hayatın birlikte devamı bakımından olmalı ve karşı tarafın bu yönde eylemleri var olmalıdır.
- Boşanma genel anlamda kanunda boşanma sebebi teşkil edecek bir kusur haline bağlı olarak açılmalıdır.
- Boşanma bakımından kanuni gerçekler belli olmalı ve bu gerekçelere dair yeterli delil toplanmış ve elde olmalıdır.
- Kadın ve erkek için boşanma bakımından farklı sebepler belirlenmemiştir. Boşanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda belirlenmiştir. Aldatma, küçük düşürücü suç işleme, hayata kast, haysiyetsiz yaşam sürme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi sebepler ispat edilmesi halinde her iki eş için de boşanma sebebidir.
- Boşanma, TMK’da sayılan sebeplere bağlı olarak hakim kararıyla gerçekleşen bir ailevi durumdur. Kişinin medeni halinde değişikliğe neden olur. Kanunda sayılan sebeplerin ispatı mümkün olmazsa ve karşı taraf da boşanmak konusunda Davacı eşin iradesiyle uyumlu bir beyanda bulunmazsa boşanma gerçekleşmeyebilir. Bu nedenle dava açılırken dayanılan boşanma sebepleri bakımından Dilekçenin buna uygun düzenlenmesi ve buan göre dava açılması gerekir.
- Boşanmanın fer’i sonuçları olan mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka konuları da boşanma sürecinde etkileyen ve belirleyen olgulardır. Bunlara dair süreci iyi çalışmak ve avukatınızla birlikte analiz etmek gereklidir.
Başarılı Aydın Boşanma Avukatı
Boşanma, bir hukuk davasıdır ve dava süreci tamamen avukatın performansına göre şekillenir.
Avukatın yetkinliği, dilekçe hazırlama ve yazılan dilekçelere cevap verme kapasitesi ve hukuk davaları konusundaki uzmanlığı davanın seyrinde belirleyicidir.
Bu nedenle özellikle Aydın boşanma avukatı seçerken ve davanızın takibini beklerken avukatın süreçteki rolünü dikkate almak haklarınızın korunmasında önem arz etmektedir.
Boşanma davaları, savunma görevi yapan avukatlar bakımından özel ihtisas gerektiren ve deneyime ihtiyaç duyan kendine has bir dava türüdür. Aile hukuku alanında boşanma davaları, sonuçları itibariyle çocuk ve malvarlığı bulunması halinde her iki eş bakımından daha da önemli bir dava türü haline gelmektedir.
Diğer yandan var olan yasal süreler, hak kaybına sebep olması bakımından ve iddiaların ispatı yönüyle de önem taşıdığından ayrıca davanın işleyişindeki usul ve yöntemleri bilmek ve buna göre yargılamayı sürdürmek gerektiğinden Avukat takibi önem taşımaktadır.
Boşanma davası sonrasında, karşı dava açılması, boşanma gerekçelerinin hukuka uygun bir şekilde sunulması, velayet hakkı, nafaka bağlanması, mal rejimine tabi malvarlığına ilişkin davalar yönüyle konu hakkında deneyimli ve hukuki bilgisi yeterli bir avukatın hukuki yardımı ile boşanma sürecini takip etmek gerekmektedir.
Boşanma davası süreçleri kendine özgüdür ve her ilişkinin niteliğine göre öncesi ve sonuçları itibariyle başka davaların da açılarak sürecin devam ettirilmesini gerektirebilir. Sonrasında mal paylaşımı, velayet vb. davaları da boşanma davasını tamamlayıcı ancak ona eklemlenen ayrı davalardır.
En iyi Aydın boşanma avukatı, haklarınızı bilen ve dava sürecini en iyi takip eden ve işlem basamaklarını atlamayan avukattır. Yerli yerinde ve zamanında dosyaya müdahil olmak ve iddia ve savunmaları tam ve eksiksiz yapmak da önemlidir.
Boşanma konusunda uzun yıllara dayanan deneyimlerimiz, Yargıtay kararları ve aile hukuku konusunda literatüre olan hakimiyetimiz ve son yargı kararları ışığında aile hukuku kapsamında boşanmaya ilişkin var olan son ve güncel kararlar ışığında size hukuki yardım sunmaktayız.
Boşanma avukatı seçerken avukatın boşanma konusundaki deneyimi, alandaki bilgi düzeyi ve boşanma davaları bakımından süreçlere ve davanın aşamalarına dair yetkinliği önem taşımaktadır.
Boşanma davaları bakımından AKBULUT HUKUK BÜROSU olarak uzman avukat kadromuzla hizmet sunmaktayız. Siz de Aydın’da boşanma avukatı arıyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz!
Hasta hakları nedir?

Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı olan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, Milletlerarası Antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan hakları ifade eder.
Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası düzeyde faaliyette bulunan diğer sağlık örgütleri ve birçok ülke, sağlıklı olmayı temel insan haklarından saymaktadırlar.
Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan 1998 tarihli Hasta Hakları Yönetmeliği’nde kabul edilmiş olan hasta hakları şöyledir.
Hasta, adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetleri de dâhil olmak üzere, sağlık hizmetlerinden ihtiyaçlarına
uygun olarak faydalanma hakkına sahiptir.
Hasta, sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgi isteyebilir.
Hasta; tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usul ve şartlara uyulmak kaydı ile sağlık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetinden faydalanma hakkına
sahiptir.
Hastaya talebi halinde, kendisine sağlık hizmeti verecek veya vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimlikleri, görev ve unvanları hakkında bilgi verilir.
Sağlık kuruluşunun hizmet verme imkânlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve
objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır.
Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir.
Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yol açabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey
yapılamaz ve talep de edilemez.
Ötanazi yasaktır. Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez.
Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabi-
lecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir.
Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir.
Hastanın mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta, mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle
icra edilir.
Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz.
Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya kısıtlı ise velisinden veya vasisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranamaz.
Klinik veya laboratuvar muayeneleri sonucunda bilinen klasik tedavi metotlarının hastaya fayda vermeyeceğinin sabit olması ve daha evvel deney hayvanları üzerinde kâfi derecede tecrübe edilmek suretiyle faydalı tesirlerinin anlaşılması ve hastanın rızasının bulunması şartları birlikte mevcut olduğunda, bilinen klasik tedavi metotları yerine başka bir tedavi usulü uygulanır. Ayrıca, bilinen klasik tedavi metodu dışındaki bir metodun uygulanabilmesi için, hastaya faydalı olacağının ve bu tedavinin bilinen klasik tedavi usullerinden daha elverişsiz sonuç vermeyeceğinin muhtemel olması da şarttır.
Gebeliğin sona erdirilmesi, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile öngörülen şartlara tabidir. Sterilizasyon ve gebeliğin sona erdirilmesi hallerinde, hastanın rızası ile evli ise eşinin
de rızası gereklidir.
Hiç kimse; Bakanlığın izni ve kendi rızası bulunmaksızın, tecrübe, araştırma veya eğitim amaçlı hiçbir tıbbi müdahale konusu yapılamaz.
Herkesin; sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır.
Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkânları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır.
Hasta, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.
Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkânlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde; tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir.
Her birey, hızlı ve önceden belirtilen süre içerisinde gerekli tedaviyi alma hakkına sahiptir. Bu hak, tedavinin her aşaması için geçerlidir. Doktorlar hastalarına bilgi verme süresi dâhil olmak
üzere yeterli zaman ayırmalıdır.
Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikâyet ve dava hakları vardır.
Hastalar, bir hasta hakkı ihlali olduğunu düşünüyorsa, bizzat telefonla veya internet üzerinden doğrudan Sağlık Bakanlığı’na veya hasta hakları birimlerine müracaatta bulunmaktadır. Bu birimler, yaptıkları inceleme neticesinde, bir hasta hakkı ihlali varsa, öncelikle sorunu yerinde çözmeye çalışmakta; mümkün değilse, kurulda incelemeye almaktadır. İnceleme sonucunda bir hasta hakkı ihlali tespiti yapılırsa, bu durum başhekimliğe bildirilerek gereğinin yapılması istenmektedir.

