Uyuşturucu Suçlarında Etkin Pişmanlık

Uyuşturucu Suçlarında Etkin Pişmanlık, Türk Ceza Kanunu’nun 192. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

  1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verebilir. Verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır.
  2. Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır.
  3. Bu suçlar haber alındıktan sonra ise gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilecektir.
  4. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmî makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır.

Madde Gerekçesi

Maddenin gerekçesinde de; “Maddede, uyuşturucu veya uyarıcı maddelere ilişkin suçlar bakımından özel bir pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti ya da kullanmak için satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması suçları ile ilgili olarak soruşturma başladıktan sonra, etkin pişmanlık göstererek suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek cezada indirim yapılması öngörülmüştür. Ancak, bu bilgi vermenin gönüllü olması gerekir. Etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için, bunun en geç hüküm verilmeden önce gerçekleşmesi gerekir…” açıklamalarına yer verilmiştir.

5237 sayılı TCK’da “etkin pişmanlık” başlığı altında yapılan düzenlemede, eylem suç olmaktan çıkmamaktadır. Duyulan pişmanlık ve eylemin sonuçlarının bir kısmının bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede faile ceza verilmemek veya verilecek cezadan indirim yapılmak suretiyle cezayı kaldıran yada azaltan bir durum sözkonusu olmaktadır.

Emsal Yargı Kararı

Ceza Genel Kurulunun 20.12.1993 gün ve 301–338 sayılı kararı şu şekildedir:

Uyuşturucu madde ticareti suçları ile korunan hukuki yarar genel kamu esenliğidir. İştirakçilerin kimliklerinin veya uyuşturucu maddelerin saklandığı yerin bu suçu işleyen failler tarafından bildirilmesi genel kamu esenliğini korumaya yöneliktir. Bu nedenle uyuşturucu madde temini suçuyla mücadeleye katkıda bulunan bu suç faillerine tayin edilecek cezadan indirim yapılması öngörülmektedir.

Benzer suçlarla ilgili uygulamada en çok karşılaşılan hal, sanığın eylem yetkili mercii tarafından haber alındıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunmasıdır. Buna göre,

Uyuşturucu ve uyarıcı madde imal veya ticareti eylemine iştirak etmiş olan veya kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kimsenin, suçun işlendiğinin yetkili makamlar tarafından öğrenilmesinden sonra,

Suçun meydana çıkmasına ya da fail ve suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmesi verilen cezadan indirim nedeni olup, etkin pişmanlığın bu hali aynı maddenin 1. ve 2. fıkralarında düzenlenen cezasızlık halinden zaman itibarıyla ayrılır.

Cezasızlık durumunda yetkili merciler tarafından haber alınmadan önce ihbar ve yardım yapılması gerekirken, 3. fıkrada düzenlenen ve indirim nedeni olarak kabul edilen etkin pişmanlıkta resmi makamlarca haber alınmasından sonra işbirliği aranmaktadır.

Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanma Şartları

Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretide yer alan baskın görüşlere göre, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:

  • Fail 5237 sayılı TCK’nun 188 ve 191. maddesinde düzenlenen suçlardan birini işlemiş olmalıdır.
  • Hizmet ve yardım bizzat fail tarafından yapılmalıdır.
  • Hizmet ve yardım soruşturma ya da kovuşturma makamlarına yapılmalıdır.
  • Hizmet ve yardım, suçun resmi makamlar tarafından haber alınmasından sonra, ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir. 5271 sayılı CMK’nun 158. maddesinde gösterilen, bir suç hakkında soruşturma yapmakla yetkili olan adli ve idari merciler, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, savcılıklar, emniyet ve jandarma teşkilatı, suçları savcılıklara iletmekle yükümlü olan vali ve kaymakamlıklar, elçilikler ve konsolosluklar resmi makamlar kapsamında değerlendirilmelidir.
  • Fail kendi suçunun ya da bir başkasının suçunun ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlamalıdır. Bilgi aktarımı ile suçun meydana çıkmasına ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmelidir.
  • Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili ve yararlı olmalıdır.

Emsal Olay

Uyuşturucu madde ticareti suçundan hakkında soruşturma başlatılan sanık M.U. resmi makamlarca haber alındıktan sonra gönüllü olarak soruşturma makamlarına açıklamada bulunmuştur. Diğer şartların gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından, uygulamada en çok tereddüt yaşanan 5 ve 6. bentlerinde yer alan şartların gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Failin etkin pişmanlık indirimden yararlanabilmesi için kendi suçunun ortaya çıkmasına yada suç ortaklarının yakalanmasına yardım etmiş olması gerekmektedir. Suç ortakları kavramı uyuşturucu madde suçuna katılan ya da başka bir uyuşturucu madde suçu işleyen kimse olarak anlaşılmalıdır. “Yakalanması” sözcüğü de, “suç ortaklarının yakalanması ya da kim olduğunun belirlenmesi” olarak kabul edilmelidir. Fail suç ortağının, uyuşturucu maddeyi satın aldığı veya sattığı kişinin ya da başka bir uyuşturucu madde suçu işleyen kişinin yakalanmasına ya da kim olduğunun belirlenmesine katkıda bulunduğunda indirimden yararlanacaktır. Failin kendi suçunun ya da suç ortaklarının ortaya çıkmasına yönelik olarak verdiği bilginin yardım ve hizmet niteliğinde kabul edilebilmesi için, hizmet ve yardımın konusu olan bilgilerin doğru olmasının yanında, hizmet ve yardımın sonuca etkili ve yararlı olması da gerekmektedir.

Buna göre, yakalanan kimsenin uyuşturucu maddeyi açık kimliğini bilmediği bir şahıstan aldığını söylemesi ya da hayalî isimler vermesi yeterli değildir. Daha önceden uyuşturucu işine karıştığını bildiği kişinin de adını vermesi etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir. Failin bildirdiği kişi yakalanmış ise mahkûm edilmiş olması ya da yakalanamamışsa kimliği ve varlığının belirlenmesi, failin bildirdiği kişiye suç atması için neden bulunmadığının anlaşılması, mevcut delillerin o kişinin suçluluğunu kabule yeterli bulunması ve verilen bilginin daha önce görevliler tarafından öğrenilmemiş olması durumlarında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Değinilen bu hallerin dışında, failin üzerinde kullanım miktarı içerisinde uyuşturucu ve uyarıcı madde ile yakalanmış olması halinde başka bir şekilde satış için hazırlandığı anlaşılmayan maddeyi satmak için bulundurduğunu bildirmesinde de, uyuşturucu ve uyarıcı madde satmak suçundan etkin pişmanlık koşullarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi FETÖ/PDY Bozma Kararı 2025

¸

T. C.
Y A R G I T A Y

  1. C E Z A D A İ R E S İ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
    Y A R G I T A Y İ L Â M I

Esas No : 2023/2439
Karar No : 2024/20257
Tebliğname No : 3 – 2021/130216

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi
TARİHİ : 06.10.2021
SAYISI : 2021/66 E., 2021/1505 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09.12.2020
SAYISI : 2019/343 E., 2020/289 K.
SANIK :
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme
SUÇ TARİHİ : 17.09.2014
HÜKÜM : TCK’nın 314/3 ve 220/7 nci maddeleri delaletiyle TCK’nın 314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53 ve 63 üncü maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
TEMYİZ EDEN : Sanık müdafii
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, yasal şartları oluşmadığından 5271 sayılı CMK’nın 299/1 inci maddesi gereğince REDDİNE, 
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
 Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda terör örgütüne yardım etmek kastı ile örgütle iltisaklı bankaya para yatırdığına ve bankacılık işlemleri yaptığına dair kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, 
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün 5271 sayılı CMK’nın 302/2 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304 üncü maddesi uyarınca Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

      Başkan                              Üye                                  Üye                             Üye                  Üye

Dr. Mustafa Kurtaran Mustafa Karayıldız Doç. Dr. Ekrem Çetintürk Celal Albay Ali Rıza San

Kararına Uygundur. D.E.A.
Yazı İşl. Md.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Fetö/PDY Bozma Kararı 2025

T. C.
Y A R G I T A Y

  1. C E Z A D A İ R E S İ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
    Y A R G I T A Y İ L Â M I

Esas No : 2022/14375
Karar No : 2024/14639
Tebliğname No : 3 – 2020/60959

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi
TARİHİ : 10.06.2020
SAYISI : 2019/893 E., 2020/628 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18.03.2019
SAYISI : 2018/447 E., 2019/125 K.
SANIK :
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve
isteyerek yardım etme
SUÇ TARİHİ : 18.09.2014
HÜKÜM : TCK’nın 314/3 ve 220/7. maddeleri delaletiyle TCK’nın 314/2,
220/7, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53 ve 63 üncü
maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet
kararına ilişkin istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi
TEMYİZ EDEN : Sanık müdafii
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;

Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda terör örgütüne yardım etmek kastı ile örgütle iltisaklı bankaya para yatırdığına ve bankacılık işlemleri yaptığına dair kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün 5271 sayılı CMK’nın 302/2 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304 üncü maddesi uyarınca Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

   Başkan                            Üye                          Üye                                Üye                          Üye

Dr. Mustafa Kurtaran Mehmet Öztunç Şerafettin Saka Muhammed Yavuz Faruk Şener

İkinci Kez Mükerrir Kaldırma

Birçok kişinin ikinci kez mükerrir ceza almasının temel nedeni, mevcut ceza dosyası durumunu yeterince takip edilmemesinden veya zamanında hukuki yollara başvuru yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Sanık veya hükümlü bakımından ceza dosyasının güncel durumunun bilinmesi, olası ağır hukuki sonuçlarla karşılaşmamak adına büyük bir önem arz etmektedir. Nitekim, tekerrür sanık aleyhine hatalı bir şekilde hüküm tesis edilmişse, bu kararı veren mahkemeye yapılacak bir başvuru neticesinde ikinci kez mükerrir kaldırıma yoluna gidilip, tekerrüre ilişkin kısmın hükümden çıkartılması mümkündür.

İkinci Kez Mükerrir Nedir?

Tekerrür ve mükerrir kavramları genellikle birbirine karıştırılmaktadır. Ancak, 2. kez tekerrür ile 2. kez mükerrir aynı anlamı ifade etmektedir. İnfaz Hukukuna göre 2. kez tekerrür eden kişi, 2. kez mükerrir olarak kabul edilmektedir.

Bir sanık, hakkında birinci tekerrürün koşulları oluştuğunda, tekerrür hükümleri uygulanır. Bu hükmün kesinleşmesinin ardından, sanık tekrar tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren yeni bir suç işlerse, ikinci kez mükerrir olarak kabul edilir. Özetle, sanığın ikinci kez mükerrir sayılabilmesi için yasal olarak belirlenen süre ve koşullar içerisinde üç suçun işlemiş olması gerekmektedir.

İkinci Kez Mükerrir Şartları Nelerdir?

İkinci kez mükerrir hükümleri, bir suçlunun ikinci kez tekrar suç işlemesi durumunda devreye girer ve bu durumda hükümlüye şartlı tahliye hakkı verilmez. İkinci tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda öngörülen belirli koşulların sağlanması gerekmekte olup bu şartlar ise şunlardır:

  1. Suçların Yeni Yasa Döneminde İşlenmesi: İkinci kez mükerrir hükümlerinin uygulanabilmesi için, sanığın işlediği suçların 1 Haziran 2005 tarihinden sonra, yani yeni yasa döneminde işlenmiş olması gerekmektedir. Bu tarih, Türk Ceza Kanunu’nda yapılan köklü değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarih olarak kabul edilir. Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2019/13073 E. 2019/15707 K. Sayılı ilamında “ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması için her iki suçun da suç tarihlerinin, 08.07.2005’ten sonra olması gerektiği” şeklinde karar vermiştir. Özetle suçlardan birinin 08.07.2005 tarihinden önce işlenmesi halinde ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
  2. İlk Suçun Mükerrirlik Hükümleri Kapsamında Olması: Sanığın işlediği ilk suçtan sonra, Türk Ceza Kanunu’nun 58. hükmü gereği mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulmuş olması gerekir. Bu, kişinin ilk suçundan dolayı aldığı cezanın ardından, cezasını çekerken özel bir infaz rejimi altında tutulduğu anlamına gelir.
  3. İkinci Suçta Birinci Suçun Tekerrür Esası Olması: İkinci kez tekerrür hükümlerinin devreye girebilmesi için, işlenen ikinci suçta da birinci suçun tekerrüre esas alınması gerekmektedir. Yani, ikinci suç işlenirken, sanığın daha önce işlediği birinci suçun tekerrür hükümleri kapsamında değerlendirilmiş olması gerekir.

Özetle, ikinci kez tekerrürün gerçekleşebilmesi için öncelikle birinci kez tekerrürün cezasının kesinleşmiş olması ve kişinin bu cezadan sonra yeni bir suç işlemesi gerekmektedir.  Bu koşulların tümü sağlandığında, ikinci kez mükerrirlik hükümleri uygulanır ve hükümlünün koşullu salıverme hakkından yararlanmasına izin verilmez.

İkinci Kez Mükerririn Sonuçları Nelerdir?

CGTİHK’nun 108. Maddesi gereği; birinci kez tekerrür durumunda cezanın 2/3’ü infaz edilip hükümlünün açık cezaevinden yararlanma hakkı mümkün iken, ikinci kez mükerrirlik halinde ise cezanın tamamı (4/4 – dörtte dördü) kapalı ceza infaz kurumunda infaz edilir. Ayrıca hükümlü hakkında mezkur kanun maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine de başvurulur. İkinci kez mükerririn en önemli sonuçlarını ise sanık hakkında:

  • İkinci Kez Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimine Göre Çektirilmesine Karar Verilir,
  • Denetimli Serbestlik Uygulanır.

2.Kez Mükerrirlere Af

Genel ve özel af sıkça karıştırılan iki önemli kavramdır ve her ikisinin de farklı sonuçları vardır. Bu iki af türü, özellikle tekerrür durumunda belirgin farklılıklar göstermektedir. Genel af, bir suçun cezasını tamamen ortadan kaldıran bir hukuki düzenleme olduğundan, suçluya uygulanan tüm cezaları siler ve suçun geçmişte hiç işlenmemiş gibi kabul edilmesini sağlar. Bu durumda genel af ile affedilen bir mahkumiyet, tekerrüre ve ikinci kez mükerrirlik esas teşkil etmez.

Özel af ise, suçun cezasını tamamen ortadan kaldırmaz; yalnızca cezanın infazını durdurur veya cezada indirim uygulanır. Bu durumda, affedilen suç hala kayıtlarda kalır ve tekerrüre esas teşkil eder. Yani, kişi özel af ile affedilmiş olsa bile, gelecekte yeni bir suç işlediğinde, geçmişteki suç dikkate alınır ve bu durum tekerrür olarak değerlendirilir. Özetle 2.kez mükerrirlere af, affın özel olması sebebiyle mahkumiyetin tüm sonuçlarını beraberinde getirecektir.

2.Kez Tekerrür Kaldırma

Ceza kesinleşmiş olsa dahi, belirli şartların varlığı halinde 2.kez tekerrürün kaldırma işlemi kanunen mümkündür. Kesinleşen bir cezaya; sanığın kendisi, eşi/vasisi veya ceza avukatı ile yapacağı itiraz neticesinde ikinci kez mükerrir kaldırma işlemi sanık lehine gerçekleştirilebilir. Ancak bunun için öncelikle, tükerrürlüğe esas alınan cezalardan en az birisinin kesinliğinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Kesinleşmiş Cezaya Nasıl İtiraz Edilebilir?

Bir cezanın kesinleşmiş olması, ikinci kez mükerrir kaldırma yoluna gidilemeyeceği anlamına gelmez. Kesinleşmiş bir cezaya itiraz edebilmek ve infazın durdurulması için birçok yasal yol bulunmaktadır. İşte bu yollar:

  1. Tebligat Usulsüzlüğü: Eğer tekerrüre esas alınan mahkeme kararı usulsüz bir şekilde tebliğ edilmişse, bu durumu belirterek doğrudan ilgili mahkemeye istinaf veya temyiz dilekçesi sunarak infazın durdurulması sağlanabilir.
  2. Kanun Yararına Bozma Dilekçesi: Cezanın, istinaf veya temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ise kanun yararına bozma dilekçesi verilebilir. Bu, cezanın hukuka uygunluğunun yeniden değerlendirilmesi sonuçlanana kadar ikinci kez mükerrir kaldırma işlemi gerçekleştirilebilir.
  3. İstinafta Kesinleşen Karar: Eğer tekerrür esas alınan karar İstinaf’ta kesinleşmişse, CMK 308/A maddesi uyarınca istinaf dairesine başvurmak amacıyla İstinaf Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısına müracaat edebilir.
  4. Yargıtayda Kesinleşen Karar: Eğer tekerrür esas alınan karar Yargıtay’da kesinleşmişse, CMK 308. Madde gereğince Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvurmak için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına başvuru yapılabilir.
  5. Lehe Düzenleme: Kesinleşmiş bir ceza hakkında sonradan kanunda lehe bir düzenleme getirilmişse uyarlama yargılaması için tekerrüre esas kararı veren mahkemeye başvurulabilir. Lehe düzenlemeye örnek vermek gerekirse; suçun uzlaşma veya ön ödeme kapsamına alınması, cezada indirim ya da suç olmaktan çıkarılma hali sayılabilir.
  6. Yargılamanın Yenilenmesi: Son olarak, yargılamanın yenilenmesi talebiyle ilgili mahkemeye başvurulabilir. Yargılamanın yenilenmesi halinde ise ikinci kez mükerrir kaldırma işlemi başarıyla sağlanmış olacaktır.

Eylemlerinin Sempati Düzeyinde Kalması Nedeni İle Beraat

Yargıtay

  1. Ceza Dairesi

Esas Yıl/No: 2022/11515

Karar Yıl/No: 2024/13036

Karar tarihi: 31-10-2024

YARGITAY KARARI

YARGITAY KARARI

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 2020/112 E., 2020/295 K.

T.C. Yargıtay 3.CEZA DAİRESİ Esas:2022-11515 Karar:2024-13036 Karar Tarihi:31.10.2024
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 esas sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören, fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği yönünde hakkında yeterli delil bulunmayan, oluş, iddia, mahkeme kabulü, sanığın dosya kapsamına yansıyan eylemleri ve tanık beyanları nazara alındığında; suç tarihi itibariyle örgütsel bağını ortaya koyan herhangi bir kod adı kullandığı veya örgütsel iletişim ağına dahil olduğu saptanamayan, soruşturmanın en başından itibaren aksi kanıtlanamayan savunmalarında da görüleceği üzere sendika ve dernek üyelikleri, içeriği belli olmayan sohbet toplantılarına katılma ve … hesap hareketleri dışında hakkında delil bulunmayan sanığın bu haliyle dosya kapsamına yansıyan eylemleri hiyerarşik yapıya girip organik ilişki içinde olduğunu gösterir çeşitlilik, yoğunluluk ve süreklilik göstermediğinden, eylemlerinin sempati düzeyinde kaldığı anlaşılmakla, ayrıca sanığın banka hesap kayıtları incelendiğinde, aksi kanıtlanamayan savunmalarının aksine, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütsel amaçla ve örgüte yarar sağlamak saikiyle örgütle iltisaklı Bank Asyaya para yatırdığı ve katılım hesabı açtığına yönelik her türlü kuşkudan uzak mahkumiyetlerine yeterli ve kuvvetli delil elde edilemediğinden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,

Hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 27.02.2020 tarihli ve 2020/112 Esas, 2020/295 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesi uyarınca Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

31.10.2024 tarihinde karar verildi

Boşanma Avukatı

Boşanma, Medeni Hukuk içerisinde yer alan Aile Hukuku’nun en önemli konuları arasındadır. Bu hukuk dalının en önemli ayağı ise konunun uzmanı olan bir boşanma avukatı ile çalışmaktır. Aile ve Boşanma Davaları nişanlanma, evlenme, boşanma, nafaka, velayet ve ziynet eşyası gibi birçok konuyu kapsamaktadır. İyi bir boşanma avukatı Aydın birazdan aşağıda maddeler halinde bahsedeceğimiz konulara hakim ve sorulara cevap verebilecek düzeyde tecrübeli olmalıdır.

Son dönemde ülkemizde boşanma davalarının sayısında ciddi düzeyde bir artış yaşanmaktadır. Bunun sosyal, bireysel ve birçok etkene bağlı olduğu görülmektedir. Covid 19 Pandemisi süreci de bu artışta önemli bir etkendir ve belirli bir paya sahiptir.  Boşanma davalarında çiftler, süreci kolaylıkla yönetebilme ve bir hak kaybına uğramama adına uzman bir boşanma avukatı Aydın ile çalışmak istemektedirler.

Aile, toplumun temel yapı taşıdır ve Anayasal koruma altındadır. Hukuk sistemimiz, medeni kanun ile aile kavramına ve ailenin korunmasına çok önem vermektedir. Boşanma davalarında önemli olan; sürecin sadece bir boşanma davası açma ya da boşanma ile sonuçlandırma olmadığı çok açık ve nettir. İşte bu nedenle aile ve boşanma davalarında süreç çok önemlidir. Boşanma avukatı yeterli bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. Olayla ilgili araştırmayı çok iyi yapmalı ve haklarınızı en iyi şekilde gözetecek şekilde bir plan çıkarmalıdır. Avukatınız sizin için izlenecek en iyi hukuki yolu seçmelidir.

Boşanma Davası Nedir?

Boşanma, evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sonlandırılmasıdır. Boşanma evlilik birliğinin kurulması aşaması olan nişanlanma, nikah kıyma, düğün, sonrasında nafaka, velayet gibi konuları da kapsayan Aile Hukuku’nun bir dalı ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen bir konudur. Evlilik birliğinin sonlandırılması amacıyla açılan davaya “boşanma davası” denilmektedir.

Boşanma davası, TMK hükümleri gereğince evli olan kadın ve erkeğin kanunda sayılan bir sebebe bağlı olarak evlilik akdini sona erdirmek amacıyla açtıkları bir dava türüdür.

Boşanma davası, genel anlamda az kusurlu olan tarafın açtığı bir dava olup, ilerleyen aşamalarda diğer taraf buna, karşı dava açmak suretiyle cevap verip davanın her iki taraf bakımından devamını sağlamak mümkündür.

Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Boşanma davası, Davacı kişinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesi’nde açılır.Dava, boşanmaya ilişkin hazırlanan Dava Dilekçesi’nin, ilgili Aile Mahkemesine sunulması suretiyle açılır ve Davalı karşı tarafa tebliğ edilerek yargılamada Dilekçeler Aşamasına geçilmiş olur. Yargılama süreci dilekçeler aşaması tamamlanıncaya kadar duruşmasız ilerler ve Mahkeme “Tensip Zaptı” düzenleyerek yapılması gerekenler bakımından her iki tarafa bunu tebliğ eder. Sonrasında süreç 6100 sayılı HMK hükümleri kapsamında duruşmalı ilerler ve sonuçlanır.

Boşanma Davası Açarken Nelere Dikkat Etmek Gereklidir?

Boşanma davası açılmasında bazı hususları göz önünde bulundurmak gerekir:

  • Boşanma davasını, karşı tarafla evliliğinin devamını çekilmez gören Taraf açmalıdır. Bu çekilmezlik hayatın birlikte devamı bakımından olmalı ve karşı tarafın bu yönde eylemleri var olmalıdır.
  • Boşanma genel anlamda kanunda boşanma sebebi teşkil edecek bir kusur haline bağlı olarak açılmalıdır.
  • Boşanma bakımından kanuni gerçekler belli olmalı ve bu gerekçelere dair yeterli delil toplanmış ve elde olmalıdır.
  • Kadın ve erkek için boşanma bakımından farklı sebepler belirlenmemiştir. Boşanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda belirlenmiştir. Aldatma, küçük düşürücü suç işleme, hayata kast, haysiyetsiz yaşam sürme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi sebepler ispat edilmesi halinde her iki eş için de boşanma sebebidir.
  • Boşanma, TMK’da sayılan sebeplere bağlı olarak hakim kararıyla gerçekleşen bir ailevi durumdur. Kişinin medeni halinde değişikliğe neden olur. Kanunda sayılan sebeplerin ispatı mümkün olmazsa ve karşı taraf da boşanmak konusunda Davacı eşin iradesiyle uyumlu bir beyanda bulunmazsa boşanma gerçekleşmeyebilir. Bu nedenle dava açılırken dayanılan boşanma sebepleri bakımından Dilekçenin buna uygun  düzenlenmesi ve buan göre dava açılması gerekir.
  • Boşanmanın fer’i sonuçları olan mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka konuları da boşanma sürecinde etkileyen ve belirleyen olgulardır. Bunlara dair süreci iyi çalışmak ve avukatınızla birlikte analiz etmek gereklidir.

Başarılı Aydın Boşanma Avukatı

Boşanma, bir hukuk davasıdır ve dava süreci tamamen avukatın performansına göre şekillenir.

Avukatın yetkinliği, dilekçe hazırlama ve yazılan dilekçelere cevap verme kapasitesi ve hukuk davaları konusundaki uzmanlığı davanın seyrinde belirleyicidir.

Bu nedenle özellikle Aydın boşanma avukatı seçerken ve davanızın takibini beklerken avukatın süreçteki rolünü dikkate almak haklarınızın korunmasında önem arz etmektedir.

Boşanma davaları, savunma görevi yapan avukatlar bakımından özel ihtisas gerektiren ve deneyime ihtiyaç duyan kendine has bir dava türüdür. Aile hukuku alanında boşanma davaları, sonuçları itibariyle çocuk ve malvarlığı bulunması halinde her iki eş bakımından daha da önemli bir dava türü haline gelmektedir.

Diğer yandan var olan yasal süreler, hak kaybına sebep olması bakımından ve iddiaların ispatı yönüyle de önem taşıdığından ayrıca davanın işleyişindeki usul ve yöntemleri bilmek ve buna göre yargılamayı sürdürmek gerektiğinden Avukat takibi önem taşımaktadır.

Boşanma davası sonrasında, karşı dava açılması, boşanma gerekçelerinin hukuka uygun bir şekilde sunulması, velayet hakkı, nafaka bağlanması, mal rejimine tabi malvarlığına ilişkin davalar yönüyle konu hakkında deneyimli ve hukuki bilgisi yeterli bir avukatın hukuki yardımı ile boşanma sürecini takip etmek gerekmektedir.

Boşanma davası süreçleri kendine özgüdür ve her ilişkinin niteliğine göre öncesi ve sonuçları itibariyle başka davaların da açılarak sürecin devam ettirilmesini gerektirebilir. Sonrasında mal paylaşımı, velayet vb. davaları da boşanma davasını tamamlayıcı ancak ona eklemlenen ayrı davalardır.

En iyi Aydın boşanma avukatı, haklarınızı bilen ve dava sürecini en iyi takip eden ve işlem basamaklarını atlamayan avukattır. Yerli yerinde ve zamanında dosyaya müdahil olmak ve iddia ve savunmaları tam ve eksiksiz yapmak da önemlidir.

Boşanma konusunda uzun yıllara dayanan deneyimlerimiz, Yargıtay kararları ve aile hukuku konusunda literatüre olan hakimiyetimiz ve son yargı kararları ışığında aile hukuku kapsamında boşanmaya ilişkin var olan son ve güncel kararlar ışığında size hukuki yardım sunmaktayız.

Boşanma avukatı seçerken avukatın boşanma konusundaki deneyimi, alandaki bilgi düzeyi ve boşanma davaları bakımından süreçlere ve davanın aşamalarına dair yetkinliği önem taşımaktadır.

Boşanma davaları bakımından AKBULUT HUKUK BÜROSU olarak uzman avukat kadromuzla hizmet sunmaktayız. Siz de Aydın’da boşanma avukatı arıyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz!

Hasta hakları nedir?

Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı olan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, Milletlerarası Antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan hakları ifade eder.

Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası düzeyde faaliyette bulunan diğer sağlık örgütleri ve birçok ülke, sağlıklı olmayı temel insan haklarından saymaktadırlar.

Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan 1998 tarihli Hasta Hakları Yönetmeliği’nde kabul edilmiş olan hasta hakları şöyledir.

Hasta, adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetleri de dâhil olmak üzere, sağlık hizmetlerinden ihtiyaçlarına
uygun olarak faydalanma hakkına sahiptir.

Hasta, sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgi isteyebilir.

Hasta; tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usul ve şartlara uyulmak kaydı ile sağlık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetinden faydalanma hakkına
sahiptir.

Hastaya talebi halinde, kendisine sağlık hizmeti verecek veya vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimlikleri, görev ve unvanları hakkında bilgi verilir.

Sağlık kuruluşunun hizmet verme imkânlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve
objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır.

Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir.

Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yol açabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey
yapılamaz ve talep de edilemez.

Ötanazi yasaktır. Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez.

Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabi-
lecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir.

Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir.


Hastanın mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta, mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle
icra edilir.

Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz.

Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya kısıtlı ise velisinden veya vasisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranamaz.

Klinik veya laboratuvar muayeneleri sonucunda bilinen klasik tedavi metotlarının hastaya fayda vermeyeceğinin sabit olması ve daha evvel deney hayvanları üzerinde kâfi derecede tecrübe edilmek suretiyle faydalı tesirlerinin anlaşılması ve hastanın rızasının bulunması şartları birlikte mevcut olduğunda, bilinen klasik tedavi metotları yerine başka bir tedavi usulü uygulanır. Ayrıca, bilinen klasik tedavi metodu dışındaki bir metodun uygulanabilmesi için, hastaya faydalı olacağının ve bu tedavinin bilinen klasik tedavi usullerinden daha elverişsiz sonuç vermeyeceğinin muhtemel olması da şarttır.

Gebeliğin sona erdirilmesi, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile öngörülen şartlara tabidir. Sterilizasyon ve gebeliğin sona erdirilmesi hallerinde, hastanın rızası ile evli ise eşinin
de rızası gereklidir.

Hiç kimse; Bakanlığın izni ve kendi rızası bulunmaksızın, tecrübe, araştırma veya eğitim amaçlı hiçbir tıbbi müdahale konusu yapılamaz.

Herkesin; sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır.

Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkânları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır.

Hasta, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.

Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkânlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde; tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir.

Her birey, hızlı ve önceden belirtilen süre içerisinde gerekli tedaviyi alma hakkına sahiptir. Bu hak, tedavinin her aşaması için geçerlidir. Doktorlar hastalarına bilgi verme süresi dâhil olmak
üzere yeterli zaman ayırmalıdır.

Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikâyet ve dava hakları vardır.

Hastalar, bir hasta hakkı ihlali olduğunu düşünüyorsa, bizzat telefonla veya internet üzerinden doğrudan Sağlık Bakanlığı’na veya hasta hakları birimlerine müracaatta bulunmaktadır. Bu birimler, yaptıkları inceleme neticesinde, bir hasta hakkı ihlali varsa, öncelikle sorunu yerinde çözmeye çalışmakta; mümkün değilse, kurulda incelemeye almaktadır. İnceleme sonucunda bir hasta hakkı ihlali tespiti yapılırsa, bu durum başhekimliğe bildirilerek gereğinin yapılması istenmektedir.

AYDIN GAYRİMENKUL AVUKATI

Aydın gayrimenkul avukatı, mülk satışları, kiralamalar, ipotek işlemleri, tapu sorunları gibi gayrimenkul ile ilgili hukuki iş ve işlemlerde müvekkillerini temsil eder. Gayrimenkul hukuku, özellikle Aydın gibi büyük ve karmaşık emlak piyasasına sahip şehirlerde, geniş ve detaylı bir uzmanlık alanını ifade eder. Bu avukatlar, gayrimenkul alımlarından inşaat anlaşmazlıklarına kadar çeşitli konularda danışmanlık ve dava hizmeti sunar.

Gayrimenkul Davalarına Bakan Avukatlar Aydın

Aydın’da bir gayrimenkul avukatının varlığı, müvekkillerin hukuki haklarının korunmasında hayati bir rol oynar. Yatırımcılar, inşaat şirketleri, mülk sahipleri ve kiracılar için rehberlik eder ve potansiyel riskleri azaltırlar. Karmaşık yasal süreçleri yönetebilmek için gerekli uzmanlığa sahiptirler. Onların hizmetleri sadece anlaşmazlık anlarında değil, aynı zamanda önleyici hukuki danışmanlık ile de risklerin en aza indirilmesine yardımcı olur. 

Gayrimenkul avukatları, alım-satım işlemlerinden inşaat hukukuna, kira anlaşmazlıklarından tapu işlemlerine kadar bir dizi önemli alanda görev yaparlar. Bu görevler şunlardır:

Müvekkillerin gayrimenkul mevzuatı hakkında bilgilendirilmesi ve işlemlerinin yasal düzenlemelere uygun olmasını sağlamak. 

Satış vaadi, kira sözleşmesi, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gibi çeşitli gayrimenkul sözleşmelerinin hazırlanması ve detaylı bir şekilde gözden geçirilmesi. 

Tapu devir işlemlerinin yürütülmesinde rehberlik etmek ve varsa anlaşmazlıkları çözmek. 

Müvekkillerin menfaatlerini korumak adına gayrimenkul davalarında onları mahkemede temsil etmek. 

İmar planlarında yapılacak değişikliklerin incelenmesi ve izinlerin alınmasında yardımcı olmak. 

Gayrimenkul avukatlarının sunduğu hizmetler, müvekkillerin yasal riskleri en aza indirmelerine ve daha bilinçli kararlar almalarına olanak tanırken, aynı zamanda onları hukuki süreçlerde zorlu ve karmaşık durumlar karşısında destekler.

Taraflar arasındaki diyaloğu kolaylaştırarak, anlaşmazlığın mahkemeye taşınmadan çözüme ulaştırılması için arabuluculuk hizmetleri sunar. Eğer anlaşmazlık mahkeme aşamasına ulaşırsa, avukat yasal süreçlerin yönetimi ve mahkemede etkili savunma yapma görevini üstlenir. 

Anlaşmazlığa yol açan sözleşmelerin detaylı incelemesini yapar ve ileride benzer sorunların önlenmesi için gerekli sözleşme değişikliklerini önerir.

Aydın Tapu Avukatı

Aydın’da gayrimenkul alım satım işlemleri söz konusu olduğunda, tapu avukatının önemi tartışılmaz. Bir tapu avukatı, müvekkilleri için tapu ve kadastro işlemlerini hukuki açıdan temsil etme, yönlendirme ve danışmanlık yapma rolünü üstlenir. Tapu avukatı, tapu sicili kayıtlarını detaylı bir şekilde inceleyerek, gayrimenkulün geçmişteki tüm işlemlerinin yasal olduğunu ve herhangi bir hukuki problem olmadığını teyit eder.

Gayrimenkulu etkileyebilecek ipotekler, şerhler ve diğer yükümlülükler konusunda ayrıntılı bir araştırma yaparak, alım-satım işlemlerinde müvekkilin haklarını korur. Tapu avukatı, satış vaadi sözleşmesinden tapu devir sözleşmesine kadar tüm hukuki belgeleri hazırlar ve müzakerelerde müvekkilin menfaatlerini en iyi şekilde koruyacak şekilde inceleyip düzenler. Satış işlemi sırasında tapu dairesindeki işlemlerin tam ve doğru şekilde yürütülmesini sağlamak için tüm süreç boyunca avukatın etkin bir takip yapması gerekir.

Tapu avukatının görevleri arasında ayrıca, imar durumu gibi gayrimenkulle ilgili diğer önemli konularında danışmanlık yapmak ve müvekkilleri bu konularda bilgilendirmek yer alır. Aydın gibi büyük ve karmaşık gayrimenkul piyasasına sahip bir şehirde, tapu avukatlarının uzmanlığı ve tecrübesi müvekkiller için paha biçilemez bir kaynaktır.

AYDIN MİRAS AVUKATI

Aydın Miras Avukatı, miras hukuku alanında uzmanlaşmış bir avukat olarak, bir kişinin vefatı sonrasında mal varlığının kimlere ve nasıl geçeceğini düzenleyen hukuk dalında hizmet verir.

Miras hukuku, 4721 sayılı Medeni Kanunu‘nun 495-682. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, bu kapsamda çeşitli yasal düzenlemeler ve mirasçıların hakları belirlenmiştir. Aydın Miras Avukatı olarak, miras davalarına bakan avukatlar, mirasçılar arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları çözme, mirasın adil bir şekilde paylaştırılması ve miras davalarının yürütülmesi konularında müvekkillerine profesyonel destek sağlarlar.

Aydın Miras Avukatı, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar arasındaki payların belirlenmesi, mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkması durumunda hukuki çözümlerin sağlanması ve miras bırakanın vasiyetname gibi özel düzenlemelerinin geçerliliğinin incelenmesi gibi konuları içerir. Aydın’da miras davalarına bakan avukatlar, bu süreçlerin her aşamasında müvekkillerine rehberlik eder ve onların haklarını en etkin şekilde savunur.

Miras davalarında, mirasçılar arasında ortaya çıkabilecek en yaygın sorunlar arasında mirasın paylaştırılması, mirasın reddi, mirasın tenkisi ve mirasın taksimi gibi konular yer alır. Aydın Miras Avukatı, bu tür durumlarda müvekkillerinin çıkarlarını koruyacak stratejiler geliştirir ve yasal süreci en hızlı ve etkin şekilde sonuçlandırmayı hedefler.

4721 sayılı Medeni Kanun’un 495. maddesi uyarınca, yasal mirasçılar arasında zümre sistemine göre bir paylaştırma yapılır. Bu sistemde, birinci zümre olarak miras bırakanın alt soyu, yani çocukları ve onların alt soyu, ikinci zümre olarak miras bırakanın anne ve babası ve onların alt soyu, üçüncü zümre olarak ise miras bırakanın büyük anne ve büyük babası ve onların alt soyu belirlenmiştir. İstanbul’da miras davalarına bakan avukatlar, bu düzenlemelere göre müvekkillerinin miras paylarını en doğru şekilde hesaplar ve haklarını korur.

Miras hukuku, birçok karmaşık ve teknik detayı barındıran bir hukuk dalıdır. Aydın Miras Avukatı olarak hizmet veren uzmanlar, müvekkillerine en güncel ve doğru bilgileri sunarak, onların haklarını savunmada en etkin çözümleri üretirler. Mirasın paylaşımı, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar ve miras davalarının yürütülmesi konularında profesyonel destek almak, mirasçıların haklarının korunması açısından büyük önem taşır.

Sonuç olarak, Aydın’da miras davalarına bakan avukatlar, miras hukuku alanında uzmanlaşmış ve bu alandaki bilgi ve tecrübeleri ile müvekkillerine en kaliteli hizmeti sunmayı amaçlarlar. Aydın’da Miras Avukatı olarak hizmet veren avukatlar, mirasçılar arasında ortaya çıkabilecek her türlü anlaşmazlıkta, müvekkillerinin haklarını en iyi şekilde savunarak, miras sürecinin adil ve doğru bir şekilde tamamlanmasını sağlarlar.

Uyuşturucu Avukatı

Günümüzde uyuşturucuya ilişkin suçlar ceza davalarında en sık görülen suçlardandır. Uyuşturucu suçlarına ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamaları hukuki bilginin yanında uyuşturucu maddelere ilişkin teknik bilgi de gerektirir. 

Uyuşturucu Avukatı Nedir?

Avukatlık mesleğinde branşlaşma olmamakla beraber çoğu avukat belli başlı davalarla ilgilenerek uzmanlaşır. Uyuşturucu avukatı da uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden kaynaklanan ceza davalarında uzmanlaşmış avukattır. 

Uyuşturucu Avukatı Ne İş Yapar?

Uyuşturucu avukatı, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden doğan ceza soruşturma ve davalarında müdafiliğini üstlendiği şüpheli veya sanığın savunmasını yapar ve tüm haklarını savunur. Soruşturma aşamasında müvekkili ile birlikte ifadede bulunma, sorguda yer alma, müvekkil tutuklu ise cezaevinde kendisi ile görüşme, duruşmalarda görev alma uyuşturucu avukatının yaptığı işler arasında yer alır.

Aydında Uyuşturucu Avukatı

Aydın ilinde mesleğini icra etmekle birlikte uyuşturucu konulu davalar da uzmanlaşmış avukatlara denir.

Uyuşturucu Suçları Nelerdir?

Türk Ceza Kanunu’nda uyuşturucu suçları; uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu olmak üzere iki farklı suç tipi düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 191. Maddesinde ise uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu düzenlenmiştir.

Uyuşturucu madde ticareti suçunun kapsamı aşağıdaki şekildedir:

  • Uyuşturucu Madde İmal Etme,
  • Uyuşturucu Madde İthal Etme,
  • Uyuşturucu Madde İhraç Etme,
  • Uyuşturucu Madde Sevk veya Nakletme Suçu,
  • Uyuşturucu Madde Kabul Etme ve Bulundurma Suçu,
  • Uyuşturucu Madde Satma, Satışa Vesile Olma ve Satın Alma,
  • Uyuşturucu Madde Başkasına Verme, Sağlama Suçu
  • Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde düzenlenmiş olan uyuşturucu madde kullanma suçu ise sadece uyuşturucu maddenin kullanılması, satın alınması, kabul edilmesi ya da bulundurması suç tipinin oluşmasını sağlamaktadır.
Whatsapp ile ulaşın bize
Whatsapp'a gönder

Bu Sayfadaki İçeriği KOPYALAYAMAZSNIZ !!!