ANLAŞMALI BOŞANMA

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. (4721 S. K. m. 168)  

Yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz. Bu kural ticari ve sınai kuruluşlar hakkında uygulanmaz. (4721 S. K. m. 19)

Görevli mahkeme, aile mahkemesidir. (4787 S. K. m. 4)

Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir: (4721 S. K. m. 184)

1-) Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.

2-) Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.

3-) Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz.

4-) Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder.

5-) Boşanma veya ayrılığın fer’i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.

6-) Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir. (4721 S. K. m. 173)

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. (4721 S. K. m. 166)

Boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. (4721 S. K. m. 166)

Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. (4721 S. K. m. 166)

Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının takdiri gerekir. (2. HD. 2008/1912 E. 2009/4076 K.)

Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi haller de tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde deliller toplanıp değerlendirme yapılmalıdır. (2. HD. 2004/10763 E. 2004/12274 K.)

İSTİNAF AŞAMASINDA ETKİN PİŞMANLIK NEDENİ İLE BOZMA HAGB KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Konya 2. Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2019/1644
Karar Yıl/No: 2020/159
Karar tarihi: 03.02.2020

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

1-İDDİA

Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığının 07/11/2018 tarih ve 2018/14775 soruşturma, 2018/4312 Esas sayılı iddianamesiyle sanık …………..Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan 5237 Sayılı TCK.nun 314/2, 221/4-5, 53/1, 58/9, 63, 3713 sayılı Yasanın 5/1. maddeleri gereğince cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.

2-İLK DERECE MAHKEMESİ HÜKMÜ:

Aksaray 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23/09/2019 tarih ve 2018/342-2019/303 E-K sayılı kararı ile, sanığın Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçundan TCK.nın 314/2, 3713 sayılı TMK.nın 5/1, TCK.nın 221/4, 62, 53/1, 58/9, 63 ve 221/5 maddeleri gereğince neticeten 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3-İSTİNAF İNCELEME AŞAMASI:

Sanık müdafii, yasal süresinde yaptığı istinaf başvurusunda özetle; müvvekkilinin atılı suçtan beraatına karar verilmesini, aksi kanaatin hasıl olması halinde müvekkil hakkında uygulanan etkin pişmanlık indiriminin en üst hadden uygulanarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını talep etmiştir.

4-SAVUNMA:

Sanık ……………….. ilk derece mahkemesinde alınan savunmasında; “Daha önce soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde beyanlarda bulunmuştum, içeriğini aynen tekrar ediyorum, 0 538 736 74 73 numaralı hattı 2016 yılına kadar yani okul kapanana kadar kullanmıştım, okul kapandıktan sonra yukarıda beyan ettiğim telefonumu kullanmaya başladım, 74 73 numaralı hattan ankesörlü hattan arandığım doğrudur, kimin aradığını sonradan ………. olarak öğrenmiştim, ankesörlü hatlara cevap vermediğim için bir kez de beni cepten aradılar arayan …….. isimli şahısmış bunu sonradan teşhis ettim, kendisi bana neden görüşmelere gelmediğimi gelmek zorunda olduğumu yoksa okuldan atılabileceğimi söylemişti, en son 2015 yılında ……….. ile görüşmüştüm, ondan sonra da bir daha görüşmemiz olmadı, daha önce Aksaray’da bu yapıya ait eve haftasonu ders çalışmak için gidiyordum, bu evde bize örgüt elebaşının kitaplarını okumamızı ve kasetlerini izlemememizi istiyorlardı, benden burs bağış para talepleri de olmadı, ben sadece ders çalışmak için gitmiştim, soruşturma aşamasında beyanlarda bulunduğum hususların tamamı doğrudur, pişmanlığımı da dile getirip bildiklerimi de anlattım, benim herhangi bir kod adım da yoktu, …………. benim sınıf arkadaşımdır, beyanları da doğrudur, aramızda da herhangi bir husumet yoktur” şeklinde beyanda bulunmuştur.

5-DELİLLER;

-Sanığın aşamalarda alınan savunmaları,

-Ankesörlü aramalara ilişkin inceleme tespit tutanağı ,

-Yakalama, arama ve el koyma tutanakları,

  • fotoğraf teşhis tutanakları, dijital imaj raporları ,

TANIK ANLATIMLARI

Tanık ……… ilk derece mahkemesindeki beyanında: “Sanığı tanıyorum, kendisi liseden arkadaşımdır, etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde beyanlarda bulundum,o beyanlarım doğrudur, sanıkla aramda herhangi bir husumet yoktu, beyanımda adı geçen şahıs huzurda bulunan sanıktır, sanık ile beraber Aksaray’dayken bu yapıya ait evlere haftasonlarına gidiyorduk, daha sonrasında ben Jandarma Astsubay MYO’nu, sanık da Hava Astsubay MYO’nu kazanmıştı, benim ve sanığın herhangi bir kod adımız yoktu” şeklinde anlatımda bulunmuştur.

Tanık ………. ilk derece mahkemesindeki beyanında: “Ben şahsı tanımıyorum, sanıkla da ilgili herhangi bir bilgim de yoktur, kendisine herhangi bir şekilde mülakatlara giderken neler yapması konusunda bir şey söylemedim, sanık ile ilgili söyleyebileceğim bir şey yoktur, ben mahkemenizin 2017/220 Esas sayılı dava dosyasında yargılandım ve davam sonuçlandı” şeklinde anlatımda bulunmuştur.

6-DAİREMİZİN DEĞERLENDİRMESİ VE KABULÜ;

Ayrıntıları Yargıtay 16. Ceza Dairesinin dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarında açıklandığı üzere;

Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)

Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir. Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir. Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü :

Kendisini kısaca “Hizmet hareketi” olarak tanımlayan FETÖ/PDY; paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı haline getiren, siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma düşüncesine sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden, bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyen, güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı ilke edinen, gizlilikten görünmez bir duvar inşa edip bu duvarın arkasına saklanan, böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da bu düşman üzerinden mensuplarını motive eden, “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan, bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden, böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp, ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan kendine özgü bir terör örgütüdür.

FETÖ/PDY küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu durum Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve 2017/956-370 E-K sayılı kararı ile onanan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24/04/2017 tarih ve 2015/3-2017/3 E-K sayılı kararında da dile getirilmiştir. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz 2016 sürecine kadar, örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideolojisi doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek üzere eylem ve fikir birliği içinde hareket etmiştir.

Örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu ayrıca devletin yanında oluşturduğu Paralel Devlet Yapılanmasıyla demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükumet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için polis ve jandarma teşkilatı, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlardaki üyeleri vasıtasıyla meşru organlara ve halka karşı silah kullanmak suretiyle amaç suça elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında, 3713 sayılı Kanunun 1. maddesinde tanımlanan, amaca ulaşmak için silah başta olmak üzere her türlü cebir ve şiddeti araç olarak kullanan, 5237 sayılı TCK’nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır.

Ardışık Arama :

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün tüm askeri birliklerde “birim yapılanması” adıyla ülke genelinde olduğu gibi mahrem yapılanma anlamında bir yapılanmaya gittiği, bu yapılanma kapsamında her askeri birlik için sözde müdürlükler oluşturulduğu, bu hiyerarşik yapıda müdür, müdür yardımcısı, öğretmen veya asistan olarak isimlendirilen mahrem yapı imamı/sivil imamların askeri personel/öğrencilere yönelik örgütsel faaliyet yürüttükleri, yürütülen faaliyetler kapsamında örgüte mensup askeri personel/öğrencilerle mahrem yapı imamı/sivil imamların dini görünümlü sohbet toplantıları yaptıkları, bu toplantılarda örgüte eleman temin etme, mahrem yapı imamlarının ilgilendikleri askeri personel/öğrenciler vasıtasıyla ilgili askeri birlik hakkında bilgi toplama, çalışan askeri personelden himmet, kurban parası, gazete/dergi aboneliği ve promosyon parası vb. isimler adı altında para toplamak suretiyle örgüte gelir temin etme gibi örgütsel faaliyetlerin yürütüldüğü, ayrıca mahrem yapı imamların/sivil imamların örgüt üyesi askeri personel ile henüz muvazzaf olmadan askeri öğrenci oldukları zaman görüşmeye başladıkları, mezun olduklarında ise tayin oldukları ilde bulunan mahrem yapı sorumlusunun öğrencinin mezun olduğu askeri okulun bulunduğu il merkezine giderek, mezun olan bu askeri öğrencilerle yüz yüze görüştükleri, ardından mezun olan askeri personel ile atandıkları illerde tekrar buluşarak bulundukları illerde örgütsel faaliyet yürüten mahrem yapı sorumluları/sivil imamlar ile askeri personelin tanıştırıldığı ve örgütsel faaliyetlere atandıkları illerde devam ettikleri, örgütsel faaliyetlerin deşifre olmaması adına ise yine örgütün kendi hiyerarşisinde belirlediği “tedbir” olarak adlandırılan gizlilik kurallarının uygulandığı, bu kurallar çerçevesinde örgüt üyesi olan askeri personel/öğrencilerle örgütsel faaliyetler kapsamında ilişki/irtibatlı olan ve sivil imam olarak tabir edilen şahısların ankesörlü/kontörlü telefon hatları üzerinden askeri personel/öğrencilerle irtibat kurdukları, irtibat sonrası sivil imamların kendi ikametlerinde ya da askeri personel/öğrencilerin kaldıkları evlerde veyahut herhangi bir örgüt evinde buluşma gerçekleştirerek üç/dört kişilik gruplardan oluşan askeri personel/öğrencinin katılımı ile örgütsel toplantılar yaptıklarının anlaşıldığı, bu bilgiler doğrultusunda sürdürülen çalışmalarda FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mahrem yapı/birim yapılanması olarak adlandırdığı bu gizli yapı içerisinde faaliyet yürüten sivil imamların örgütsel faaliyetler kapsamında kullandıkları ve askeri personel/öğrencilerle irtibat kurdukları değerlendirilen sabit ankesörlü/kontörlü telefon hatları ile yapılan ve ardışık arama olarak tabir edilen aramalar gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır.

Bu açıklamalar ve ilkeler ışığında sanığın hukuki durumu değerlendirildiğinde;

Sanığın ikrarı, tanıkların anlatımı ve düm dosya kapsamına göre, Hava Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nda öğrenim görmeye başlamadan önceki dönemde örgüte ait evlerde askeri sınavlara hazırlanan sanığın, ev abisinin ……… kod adlı ………olduğu, …….. kod adlı …….. tarafından düzenlenen sohbet adı verilen örgütsel toplantılara dinleyici olarak iştirak ettiği, kendisine örgüt elebaşı Fetullah Gülen’e ait videolar izlettirildiği, kendisiyle birlikte örgüte ait evlere……… Kod ……..,……….., ………….., ……………, ……………… ve ………… isimli kişilerin de geldiği, ……. kod adlı ……… sanığa “burada kalırsanız sizi askeri okullara girdireceğiz, polis olmanızı sağlayacağız” şeklinde beyanlarda bulunduğu, askeri okul mülakatlarına girerken ……… kod adlı ………. tarafından nasıl giyinmesi gerektiğinin açıklandığı, okulu kazandıktan sonra yine…………. ile görüştüğü, okul bittikten sonra hizmet edeceğinin ve irtibatı koparmamasının kendisine söylendiği, tanık …………….’nin sanığın teklifi neticesinde örgüte ait evlere gittiğini ve birlikte bu evlerde kaldıklarını beyan ettiği, sanığın askeri okul sınavlarını kazandıktan sonra da örgütle olan bağını devam ettirdiği, 2014-2015 yıllarında askeri okulda öğrenciyken …… Kod …………. ile görüştüğü, gerek inceleme tespit tutanağı gerekse de sanığın ikrar mahiyetli savunmasına göre ankesörlü telefonlardan çeşitli tarihlerde arandığı, buna ilişkin 20.07.2018 tarihli inceleme ve tespit tutanağına göre sanığın 05.08.2014-07.08.2014 tarihleri arasında ankesörlü hatlardan arandığı, söz konusu aramaların örgütsel amaçlı yapılan aramalar olduğu, gerçekleştirilen aramaların deşifre olmamak için tedbir amaçlı örgüt içerisinde kullanılan bir yöntem olduğu, ankesörlü telefondan arandıktan sonra akabinde sanığın birlikte toplantılara katıldığı diğer kişilerin aranmış olmasının bunun bir diğer göstergesi olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olup bu örgüte üye olduğu, örgüt üyeleri ile organik bağ içerisinde bulunduğu, örgüt hiyerarşisi içerisinde yer aldığı, sanığın eylemlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimsediğini gösterir şekilde yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik arz ettiği, bu haliyle sanığın silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği Dairemizce kabul edilmiştir.

Sanık etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirtmiştir. Sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının veya etkin pişmanlık indiriminin hangi oranda yapılacağının belirlenmesinden önce etkin pişmanlık müessesesinin kısaca değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

ETKİN PİŞMANLIK :

Türk Ceza Kanunu.nun 221. maddesinde “Etkin pişmanlık” düzenlenmiştir. Bu hükümle, gerek suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) ve gerekse silahlı örgüt (TCK m.314) suçlarını işleyip de etkin pişmanlık gösteren faillerin örgüt suçlarından, yani amaç suç işlenmeksizin veya işlenen amaç suçlar dışında kalan suç örgütü ile ilgili suçlardan dolayı affedilmeleri veya cezalarında önemli bir indirime gidilmesi mümkün kılınmıştır.

5237 sayılı TCK.nun 221/1. maddesine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle ceza soruşturmasına başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, kurduğu veya yönettiği örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmedilmeyecektir.

5237 sayılı TCK.nun 221/1. maddesine göre suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya henüz başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda da suç işlenmemiş olmalıdır. Ancak bu şartların varlığı halinde, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan örgüt kurucu veya yöneticileri hakkında örgüt suçundan dolayı cezaya hükmedilemez. Örgütünü dağıtmayan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayamayan örgüt kurucusu veya yöneticisi, etkin pişmanlığa bağlı cezasızlık halinden yararlanamaz.

5237 sayılı TCK.nun 221/2 maddesine göre; örgüt üyesinin, suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suça iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını, yani örgütle üyelik ilişkisini kestiğini ilgili makamlara bildirmesi halinde, örgüt suçundan soruşturma başlatılıp başlatılmadığına bakılmaksızın suç örgütüne üyelik suçundan hakkında ceza hükmedilmeyecektir.

Bu hükme göre; örgüt üyesinin, hiyerarşik yapısına dahil olduğu örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını kolluğa veya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi durumunda cezaya hükmedilemeyecektir. Bu etkin pişmanlık durumunda; örgüt üyesi örgüt tarafından işlenen veya teşebbüs edilen herhangi bir suça katılmamalı ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmeli, yakalanmamalıdır. Örgüt üyesi yakalanmayıp da, hakkında soruşturma başlatılsa ve bu arada kendisi ilgili makamlara örgütten ayrıldığını gönüllü olarak bildirse, örgüt üyesi hakkında suç örgütü üyeliğinden cezaya hükmedilmeyecektir. Üye yakalanırsa gönüllü bildirim ortadan kalkar ve yerini yakalanmaya bağlı etkin pişmanlık alır. TCK’nun 221/2. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık halinin tatbiki için, örgüt üyesinin örgütle ilgili faydalı bilgiyi ilgili makama verip vermediğine bakılmaz.

5237 sayılı TCK.nun 221/3 maddesine göre; suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesi hakkında, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde cezaya hükmedilmeyecektir. Suç örgütü üyesi tarafından verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya örgüt mensuplarının yakalanmasını sağlaması şart değildir. TCK.nun 221/3.maddesinin uygulanabilmesi için, pişmanlık duyan suç örgütü üyesinin bilgileri samimi olarak adli makamlara aktarması ve bunların da elverişli, somut bilgiler olması yeterlidir.

Bu hükmün tatbiki için; yakalanan örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suça katılmaması ve pişmanlık duyup örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi şartları aranmaktadır. Hükümde; örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamak değil, sağlamaya elverişli, yani somut ve makul bilgilerin adli makamlara veya adli makamlara bilgi aktaran idari makamlara verilmesi yeterli görülmüştür.

5237 sayılı TCK.nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının düzenlenmesinin gerekçesi; “Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkânından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir” şeklinde ifade edilmiştir. Bu nedenle de örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş ve yakalanmış olan fail, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi verememiş ancak örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermiş ise 4. fıkra uyarınca cezasından indirim yapılacaktır.

5237 sayılı TCK.nun 221/4 maddesine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin gönüllü olarak teslim olup, suç örgütünün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, bu kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak ya da örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçu nedeniyle cezaya hükmedilmeyecektir. Bu hükmün tatbiki için, gönüllü olarak teslim olan örgüt mensubu tarafından suç örgütünün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen amaç suçlarla ilgili bilgileri adli makamlara aktarması yeterlidir. Örgüt mensubu kendi isteğiyle adli makamlara teslim olmayıp da yakalandıktan sonra bu bilgileri verdiği takdirde, hakkında suç örgütü suçu kapsamında verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirime gidilecektir.

5237 sayılı TCK.nun 221/4. maddesinde iki etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir. Birincisine göre; suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan veya üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek veya isteyerek yardım eden kişilerden bahsedilerek, yani 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde sayılan tüm süjelere yer verilerek, gönüllü olarak teslim olma, yani yakalanmama ve ek olarak örgütün yapısı ve bunun yanında faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi verilmesi şartları aranmış, ancak bu şartların varlığı durumunda fail hakkında cezaya hükmedilmeyeceği belirtilmiştir. Cezasızlık öngören etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için; 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde sayılan faillerin gönüllü olarak teslim olmaları, yakalanmamaları ve bunun yanında örgütün yapısı ile varsa faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yararlı, yani somut ve makul bilgilerin verilmesi şartı aranmıştır.

5237 sayılı TCK.nun 221/4. maddesinin ikinci cümlesinde öngörülen etkin pişmanlığa bağlı azaltılmış ceza ile aynı maddenin ilk cümlesinde öngörülen cezasızlık halinin farkı, failin yakalanıp yakalanmaması ile ilgilidir. Örgüt suçu mütemadi, yani neticesi devam eden bir suç olduğundan fail, CMK m.90’a veya 98.maddesine göre çıkarılan yakalama emrine bağlı olarak yakalanırsa, bu durumda cezasızlık değil, örgüt suçundan verilen cezanın üçte birden dörtte üçe kadar indirilmesi gündeme gelecektir. Cezanın üçte birden dörtte üçe kadar indirilmesinin tayin ve takdiri ise, somut olayın özelliklerine ve 5237 sayılı TCK.nun 61 ve 62. maddelere göre cezayı bireyselleştirecek mahkemeye aittir.

5237 sayılı TCK.nun 221. maddesine göre, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında etkin pişmanlık uygulanabilir.

5237 sayılı TCK.nun 221. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları arasında fark vardır. Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine katılmadan yakalanan örgüt üyesi; pişmanlık duyması kaydı ile, örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasına elverişli bilgiler vermesi halinde, bu bilgilerin verilme aşamasının soruşturma veya kovuşturma olduğuna bakılmaksızın hakkında cezaya hükmolunmaz.

Maddenin dördüncü fıkrasında ise 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde sayılan faillerin gönüllü teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti kapsamında işlenen suçlarla ilgili bilgi vermeleri halinde, bu kişiler hakkında örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma suçu nedeniyle ceza verilmez. Bu cezasızlık hali, soruşturma veya kovuşturma aşamasında ortaya çıkabilir. Kişinin yakalanacağından veya cezalandırılacağından korkarak teslim olması da gönüllü teslim olma kapsamında kabul edilmelidir.

Kişinin örgütle veya örgütün faaliyetleri ile ilgili bilgileri, CMK m.90 veya 98. maddesine göre yakalandıktan sonra vermesi halinde, fail hakkında tam cezasızlık değil, indirimli cezasızlık uygulanacaktır.

Bu açıklamalar çerçevesinde sanığın etkin pişmanlıktan ne şekilde faydalanacağına ilişkin somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın soruşturma aşamasında ve yargılama aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ederek suçlamalara ilişkin anlatımlarda bulunduğu, örgütün Askeri Öğrenci yapılanması içerisinde yer alan şahıslarla ilgili bilgiler vererek teşhislerde bulunduğu, beyanlarda ismi geçen şahıslarla ilgili dağıtım ve teşhis tutanaklarıyla ilgili mahkeme ve savcılıklara sanığa ait ifade tutanağının delil olması için gönderildiği, bu bakımdan sanığın vermiş olduğu bilgilerin elverişli ve örgütün çözülmesine yarayacak nitelikte olduğu, zira örgüt içindeki konumu ve bu konum nedeniyle örgütün işleyişi hakkında vermiş olduğu bilgilerin ve örgütün çözülmesine yönelik yaptığı teşhislerinde bu durumu desteklediği ve sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma talebinde bulunduğu anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nin 221/4. madde ve fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının oluştuğu sonucuna ulaşılmış, ilk derece mahkemesi tarafından sanık hakkında etkin pişmanlık nedeniyle verdiği bilgilerin niteliği, bilgilerin kapsamı, vermiş olduğu kişilerin sayısı ve pişmanlığı göz önüne alınarak 221/4 maddesindeki düzenlemeye göre takdiren 2/3 oranında cezada indirim yapılmış ise de, sanığın örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde, örgütsel eylemler ve üyeleri ile ayrıntılı olarak bilgi vermesi, verdiği bu bilgiler doğrultusunda adli makamlarca işlem yapılmış olması karşısında, ilk derece mahkemesinin 2/3 oranında indirim uygulaması hatalı bulunmuş olup Dairemizce TCK’nın 221/4. madde ve fıkrasının ikinci cümlesi gereğince cezasından 3/4 oranında indirim yapılmış, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki olumlu davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurularak sanığa verilen cezanın 5237 sayılı TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilmesine karar verilmiş, sabıkasız olan sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda Dairemizde olumlu kanaat oluşması ve talebinin bulunması dikkate alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmış ve sanık hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

1-Aksaray 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23/09/2019 tarih ve 2018/342-2019/303 E-K sayılı kararı ile;sanık ………………. hakkında Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 280/1-c maddesi gereğince KALDIRILMASINA,

2-Sanık ……………….. üzerine atılı FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olma suçu sabit olduğundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 314/2 maddesi gereğince suç konusunun önem ve değeri, suçun işleniş şekli, sanığın amaç ve saiki dikkate alınarak takdiren alt sınırdan 5 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığın eyleminin 3713 sayılı yasanın 3. maddesi kapsamında yer alan terör suçu olması dikkate alınarak cezasının 3713 sayılı Kanunun 5/1. bendi gereğince yarı oranında artırılarak 7 YIL 6 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığın yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti ile ilgili etkin pişmanlık kapsamında ifade vermesi nedeni ile örgüt içerisindeki konumuna göre vermiş olduğu bilgilerin nitelik ve derecesi dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 221/4-2 maddesi gereğince cezasından takdiren 3/4 oranında indirim yapılarak 1 YIL 10 AY 15 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanığa verilen cezanın sanığın geleceği üzerinde olası etkileri gözetilerek TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilerek 1 YIL 6 AY 22 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

Sanık hakkında başkaca artırım ve indirim hükmünün tatbikine YER OLMADIĞINA,

Etkin pişmanlıkta bulunan sanık hakkında TCK’nın 221/5. maddesi uyarınca 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan duruma göre sanık hakkında TCK’nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanmasına,

Sanığın örgüt üyesi olması dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 58/9 maddesi gereğince cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,

Sanığın kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmaması, kişilik özellikleri ve duruşmalardaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde kanaat oluşması ve dosyaya yansıyan somut zararın bulunmaması dikkate alınarak CMK’nın 231/5-6. maddesi gereğince sanık hakkında kurulan HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA,

Sanığın CMK 231/8. maddesi gereğince 5 YIL DENETİM SÜRESİNE TABİ TUTULMASINA, sanığın sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak denetim süresi içerisinde sanığa herhangi bir yükümlülük yüklenmesine yer olmadığına,

Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılacağı ve davanın düşmesine karar verileceğinin CMK 231/10 maddesi gereğince sanığa ihtarına (yapılamadı)

Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine aykırı davranması halinde CMK’nın 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına,(ihtarat yapılmadı)

Sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kendisine has müstakil sisteme kaydına,

Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğinden 5237 sayılı TCK’nın 50, 51.maddelerinin CMK’nın 231/7 maddesi gereğince uygulanmasına yer olmadığına,

5237 sayılı TCK’nın 63.maddesi uyarınca sanığın gözaltında geçirdiği sürelerin cezasından MAHSUBUNA,

3-Sanık hakkında CMK 109/3-a maddesi gereğince uygulanan yurt dışına çıkamamak şeklindeki adli kontrol kararının kaldırılmasına,

4-İlk derece mahkemesince yapılan 416,00 TL yargılama giderinin sanıktan tahsili ile maliye hazinesine gelir kaydına,

5-5320 Sayılı Yasanın 16.maddesi gereğince hüküm kesinleştiğinde kesinleşme şerhli bir suretinin İlk Derece Mahkemesi tarafından soruşturmada görev alan kolluk birimine gönderilmesine,

Kararın bir örneğinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, bir örneğinin de istinaf başvurusunda bulunan sanık müdafiine tebliğine,

Dair, verilen kararın tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içerisinde hükmü veren Dairemize bir dilekçe verilmesi ya da zabıt katibine beyanda bulunup tutanak düzenleterek hakime onaylatmak veya bir başka İlk Derece Ceza Mahkemesi ya da Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığı ile dilekçe gönderilmek suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 231/12, 267 ve 268/1. maddeleri uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine İTİRAZ kanun yolu açık olmak üzere 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

“rutin bankacılık işlemi olan hareketlerin suç olarak kabul edilemeyeceği nedeni ile bozma” Bursa Bölge Adliye Mahkemesi

BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Bursa 2. Ceza Dairesi
Esas Yıl/No: 2019/1055
Karar Yıl/No: 2020/606
Karar tarihi: 16.06.2020

YARGILAMAYA KONU İDDİA:

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 24/10/2018 tarih ve 2018/84292 soruşturma, 2018/26247 esas sayılı iddianamesi ile, sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK 314/2, 53, 58/9 ve 3713 sayılı kanun 5/1. maddeleri gereği cezalandırılması talebiyle Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.

Okumaya devam et ““rutin bankacılık işlemi olan hareketlerin suç olarak kabul edilemeyeceği nedeni ile bozma” Bursa Bölge Adliye Mahkemesi”

TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM ALT SINIRDAN UZAKLAŞARAK CEZA TAYİNİ NEDENİ İLE BOZMA

3. Ceza Dairesi         2021/7902 E.  ,  2021/9767 K.

“İçtihat Metni”



İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 62, 53,
58/9 maddesi delaleti ile 58/6, 63. maddeleri uyarınca
hükmedilen hapis cezası
Temyiz edenler : Sanık ve müdafii

Bozma üzerine İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Bozma üzerine yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK’nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi bağlamında sanığın örgüt yapılanmasındaki konumu, örgütte kaldığı süre, faaliyetlerinin mahiyet, yoğunluluk ve çeşitliliği meydana gelen zarar ve tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı göz önünde bulundurularak, fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun adil bir cezaya hükmedilmesi gerekirken,
Bank Asya nezdindeki mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden teşdinin derecesinde yanılgıya düşülecek dosyaya özgülenmemiş yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,
2- Örgüt mensubu olduğu kabul edilen sanık hakkında verilen hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken uygulama maddesi olarak doğrudan ve yalnızca TCK’nın 58/9 maddesinin gösterilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde 58/6 maddesinin yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY AŞAMASINDA ETKİN PİŞMANLIK DİLEKÇESİ NEDENİ İLE BOZMA KARARI

3. Ceza Dairesi         2021/1948 E.  ,  2021/9770 K.

“İçtihat Metni”


Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.02.2018 tarih ve
2017/54 – 2018/45 sayılı kararı
4-…, 5-…,
6-…, 7- …, 8- …
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : 1-Sanıklar …, … ve …
hakkında ayrı ayrı; TCK’nın 314/2, 53/1-2-3, 58/9, 63,
3713 sayılı Kanunun 5/1. maddeleri uyarınca kurulan
mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf başvurularının
esastan reddi,
2-Sanıklar …, …,
ve … hakkında ayrı ayrı; TCK’nın
314/2, 53/1-2-3, 58/9, 62, 63, 3713 sayılı Kanunun 5/1.
maddeleri uyarınca kurulan mahkumiyet kararlarına
ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi,
3-Sanık … hakkında; TCK’nın 314/2, 221/4,
53/1-2-3, 58/9, 62/1, 63, 3713 sayılı Kanunun 5/1.
maddeleri uyarınca kurulan mahkumiyet kararına
ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Temyiz edenler : Sanıklar müdafileri ve sanıklar …,
Alp, …, …

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin İlk Derece Mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf ve temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren, sanık … müdafii ve sanık …’in duruşmalı inceleme taleplerinin ise yasal şartları oluşmadığından CMK’nın 299. maddesi gereğince ayrı ayrı REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre; sanıklar … ve …’in eşlerinin Bank Asya nezdindeki hesap hareketlerinin, yine dosya kapsamına göre sanık …’in eşi tarafından kullanıldığı anlaşılan 0505 545 33 46 numaralı GSM hattına ilişkin ByLock kullanımı tespitinin sanıklar açısından suç ve cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca, ayrıca sanık …’ün çocuklarını örgüte müzahir okula göndermesinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği gözetilerek yapılan incelemede;
I-Sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar …, …, …, … ve sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
II-Sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Tüm dosya kapsamına göre; sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre üyelik suçundan verilen hükümde bir isabetsizlik yok ise de; sanığın temyiz aşamasında etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini bildiren ve müdafii tarafından 19.02.2021 tarihli dilekçede örgütle irtibatına ilişkin bilgiler vermek istediği nazara alındığında, gerekirse yeniden ifadesi alınmak suretiyle hakkında 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi lüzumu,
Kanuna aykırı, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükmün CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bank Asya’daki bankacılık işlemlerinin rutin olması nedeni ile Yargıtay Bozma

3. Ceza Dairesi         2021/2814 E.  ,  2021/9907 K.

“İçtihat Metni”


İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2018 tarih ve 2017/340 – 2018/380 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Sanıklar hakkında ayrı ayrı; TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 53/1-2-3, 58/9, 63/1 maddeleri gereğince kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından sanıklar müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
1-) Sanık … hakkında yapılan temyiz incelemesinde;
Sanığın ByLock kullanıcısı olduğunu gösterir ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının dosyaya getirtilmeden hüküm kurulması, diğer delillerin suçun sübutu açısından yeterli olduğu görülmekle sonuca etkili bulunmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde
eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddine, ancak;
Yargılama giderlerinin tahsiline karar verilirken, duruşmada SEGBİS vasıtasıyla kaydedilen savunmasına ilişkin SEGBİS çözüm tutanağı düzenleyen bilirkişiye ödenen ücretin yargılama gideri olarak sanığa yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususun 5271 sayılı CMK’nın 303/1-c maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükmün yargılama giderlerinin dökümünün yapıldığı 5. maddesinden “232,50 TL SEGBİS çözüm gideri” bölümünün çıkartılmak suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-) Sanık … için yapılan temyiz incelemesinde;
Silahlı terör örgütüne üye olmak; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Suçun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Bu kapsamda sanığın savunması ile tüm dosya kapsamına göre, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına, organik bağ kurmak suretiyle dahil olduğuna eylem ve faaliyetlerinin yoğunluk, çeşitlilik ve süreklilik arz eder nitelikte bulunduğuna dair mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak yeterli ve kesin delil bulunmayan sanığın; örgütle iltisaklı olan Bank Asya’daki bankacılık işlemlerininde rutin olması gözetildiğinde atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın … 21. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BANK ASYADAKİ MUTAD HAREKETLERİN MÜSNET SUÇ YÖNÜNDEN DELİL OLAMAYACAĞI NEDENİ İLE YARGITAY BOZMA

3. Ceza Dairesi         2021/1581 E.  ,  2021/10069 K.

“İçtihat Metni”


İNCELENEN KARARIN;
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2017 tarih ve 2017/106 – 2017/392 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 220/7, 53/1-2-3, 58/9, 62/1, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi

Bölge Adliye Mahkemesince kesin olarak verilen hüküm, 24.10.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 286. maddesine eklenen üçüncü fıkradaki düzenleme gereğince temyiz yolunun açılması üzerine anılan Kanuna eklenen geçici 5. maddenin 1/f bendinde belirtilen süre içinde temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararların niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Hükmolunan cezanın miktarına göre yasal koşulları oluşmadığından sanığın duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş’de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği gözetilerek; sanığın Bank Asya nezdindeki 2013 yılı öncesi dahil olmak üzere tüm hesap hareketlerine ilişkin belgeler yeniden temin edilip incelenmek ve gerekirse bu konuda bilirkişi raporu da alınmak suretiyle örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden, bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konmasından sonra sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre de;
a-İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli karar başlıklarında suç adının “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” yerine “Silahlı terör örgütüne üye olma” olarak yazılması,
b-Sanık hakkında hüküm kurulurken delalet ve uygulama maddelerinin, “TCK’nın 314/3 ve 220/7 maddesi yollamasıyla 314/2. maddesi” olarak yazılması gerektiğinin gözetilmemesi,
c-Sanık hakkında belirlenen temel cezanın, suçun niteliği gereği artırılırken artırım oranı doğru yapıldığı halde uygulama maddesinin 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi yerine 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi olarak gösterilmesi,
d-Belirlenen temel cezanın önce TCK’nın 220/7. maddesinin 2. cümlesi gereğince indirilmesi akabinde 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi gereğince arttırıma tabi tutulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın … 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin …Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BANK ASYA+MÜZAHİR KURUM ÇALIŞMASI+HTS KAYDI BOZMA YARGITAY

3. Ceza Dairesi         2021/10467 E.  ,  2021/11010 K.

“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet

Bozma kararı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Tayin olunan cezanın süresi itibariyle yasal şartları oluşmadığından, sanık müdafiinin duruşma isteminin CMK’nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairemizin 2017/1809 E. ve 2017/5155 sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ
kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
ByLock kullanıcısı olduğuna ilişkin ayrıntılı tespit ve değerlendirme tutanağı temin edilemeyen ve Bank Asya nezdindeki bankacılık işlemlerinin mutad olduğu bilirkişi raporu ile belirlenen sanığın, müzahir kurumlarda çalışması içerik ve özelliği saptanamayan bir kısım örgüt mensubu olduğu iddia edilen şahıslarla HTS kayıtları bulunması; örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katıldığı ve süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arzeden faaliyetlerde bulunduğunu kesin olarak kanıtlamayacağından müsnet suçtan beraati yerine, dosya kapsamı ile de örtüşmeyen yetersiz ve ilgisiz gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KVKK DANIŞMANLIK TEKLİFİMİZ

İrtibata geçmemizi istediğiniz mail adresinizi yazınız.
İrtibata geçmemizi istediğiniz telefon numaranızı yazınız.
Firmanıza bağlı olan lokasyon (Yer) sayınızı yazınız.
Firmanıza bağlı olan lokasyonların (Yerlerin) konumunu il ve ilçe olarak yazınız
Birden fazla şirketiniz var ise ' 1- Şirket İsmi : Çalışan Sayısı - 2 Şirket İsmi : Çalışan Sayısı ' şeklinde yazınız.
Birden fazla firma unvanınız varsa yazınız.
birden fazla var ise web sitelerinizi aralarına ' - ' koyarak yazınız.
' Sosyal Platform Adı : Hesap Adı ' şeklinde yazınız.
Var ise BT Departmanı çalışan sayısını yazınız.
Firma bünyesinde bulunan bilgisayar sayısını yazınız.
Firma bünyesinde bulunan sunucu sayısını yazınız.
Var ise merkez hariç kişisel verilerin bulunduğu ya da aktarıldığı lokasyonlar veya şehirleri yazınız.
Firma bünyesinde bulunan departmanları yazınız.

375 Sayılı KHK ile Kamu Görevinden Çıkarma – Geçici 35. Madde

375 Sayılı KHK

Kamu görevinden çıkarma, 375 sayılı KHK ya göre memurun bir daha kamu görevinde istihdam edilemeyecek şekilde ilişiğinin kesilmesi olarak tanımlanabilir.

Olağanüstü halin sona ermesinden sonra ise kamu görevinden çıkarma 31.07.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7145 sayılı Kanun’un 26.maddesine göre olmuştur. 7145 sayılı Kanun’un 26.maddesi 375 sayılı KHK’nın Geçici 35. maddesine eklenmiştir. 375 sayılı khk 35. madde bu konu hakkındadır.

375 sayılı KHK’nın Geçici 35.maddesine göre, terör örgütleri ile irtibatlı veya iltisaklı oldukları değerlendirilen memurlar çalıştıkları kurumun bağlı bulunduğu Bakan Onayı ile kamu görevinden çıkarılmışlar ve çıkarılmaya da devam edilmektedir.

Kamu Görevinden Çıkarma – Devlet Memurluğundan Çıkarma Farkı

Devlet Memurluğundan çıkarmada, kurumların kendi mevzuatları da olmakla birlikte, genel Kanun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’dur. 657 sayılı Kanuna göre Devlet memurluğundan çıkarma, bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarma olarak tanımlanmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre Devlet memurluğundan çıkarma için;

  1. Disiplin cezası gerektiren fiilin Kanun maddesinde belirtilmesi,
  2. Disiplin cezası gerektiren fiil disiplin amirlerince öğrenildikten sonra derhal soruşturmaya başlanması,
  3. Bu çerçevede soruşturma oluru verilmesi ve soruşturmacı atanması,
  4. Soruşturmacının hakkında disiplin soruşturması yaptığı memurun leh ve aleyhindeki delilleri toplaması,
  5. Bu işlemleri yaptıktan sonra bir disiplin soruşturma raporu düzenlemesi,
  6. Disiplin soruşturma raporunda memurun hangi fiili işlediği ve fiilin hangi cezayı gerektirdiğinin açık bir şekilde ortaya konulması,
  7. Disiplin amiri tarafından memurun son savunmasının alınması veya 657 sayılı Kanunun 129.maddesinde belirtilen hakların tanınması ve
  8. Yüksek Disiplin Kurulu tarafından memur hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmesi gerekir.

Bütün bu belirtilenler Devlet Memurluğundan çıkarma cezası verilecek memur için usuli güvencelerdir. Bunlardan birine uyulmaması disiplin cezasının iptal edilmesine neden olacaktır.

Ancak 375 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarmada, bütün bu usuli güvenceler dikkate alınmamaktadır. Memurun terör örgütleri ile irtibatlı veya iltisaklı olduğu yönünde kurumlarında kurulacak Komisyonca bir değerlendirme yapılması yeterli görülmektedir. Bu değerlendirmeden sonra savunma hakkı (savunma istem yazısında bulunması gereken unsurlara aykırı) tanınarak memur hakkında kamu görevinden çıkarma cezası verilmektedir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

375 sayılı KHK ile Kamu Görevinden Çıkarma Davasında görevli ve yetkili mahkeme neresidir? Terör örgütleri ile irtibatlı veya iltisaklı olduğu değerlendirilen memur Bakan Onayı ile kamu görevinden çıkarılır. Kamu görevinden çıkarma işlemine karşı bu işlemin tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılabilir. Görevli mahkeme İdare Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 33/2.maddesine göre memurun son görev yaptığı yer idare mahkemesidir. Husumet Bakanlığa yöneltilir. Örneğin, memur Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışıyorsa burada davalı Sağlık Bakanlığı’dır.

Dava Dilekçelerinde İleri Sürülebilecek Olası Savunmalar

375 sayılı khk ile kamu görevinden çıkarma durumu ile karşı karşıya kaldıysanız, savunma dilekçelerinizde dikkat etmeniz gereken bazı hususlar vardır. Bunlar aşağıda sıralanmıştır.

Değerlendirme

375 sayılı KHK’da memurun kamu görevinden çıkarılması için terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olduğunun kurum içinde kurulan Komisyonca değerlendirilmesi yeterli görülmüştür.

Dava dilekçesi yazılırken bahsi geçen

  • Değerlendirmenin neye göre yapıldığının,
  • Değerlendirmeye hangi fiil veya davranışların esas alındığının

ortaya konulması açısından bu işlem dosyasının dava dosyasına celbinin sağlanması gerekmektedir. Aksi durum muğlak bir durum oluşturur ve hukuki denetimi engeller.

Kontörlü / Ankesörlü Telefonlardan Aranma – Ardışık Aranma

Bu durum 375 sayılı khk ile görevden çıkarmalarda karşılaşılan bir durumdur. Bu hususun genellikle asker olarak görev yapan memurların dosyasında yer aldığı görülmektedir. Ancak burada önemli olan ve ortaya konulması gereken husus,

  1. Aramaların kimler tarafından yapıldığının,
  2. Bu aramalarda hangi hususların konuşulduğunun (içeriğinin) ve
  3. Arama örgüt araması deniyorsa bir talimat alınıp alınmadığının, talimat alındıysa ne şekilde uygulandığının

ortaya konulmasıdır.

Öte yandan ardışık arandığı iddia edilen kişilerin birbirini tanıması ve bir hiyerarşinin olması da gerekir. Salt kontörlü / ankesörlü telefonlardan aranmanın bir hukuk devletinde kamu görevinden çıkarmaya dayanak oluşturamayacağı açıktır.

Bank Asya’ya Para Yatırma

İdareler tarafından Bank Asya’ya para yatırma 375 sayılı khk kapsamında kamu görevinden çıkarma için yeterli görülmektedir. Ancak idare mahkemeleri ve Yargıtay kararları çerçevesinde Bank Asya’ya para yatırmanın dayanak alınabilmesi için;

  1. Paranın örgüt talimatıyla yatırılması,
  2. 17-25 Aralıktan sonra toplu para yatırılması veya
  3. Olağan / güncel bankacılık işlemler dışında işlemler yapılması gerekmektedir.

Bu nedenle dava açılırken Bank Asya hesap hareketlerinin dava dosyasına celbinin sağlanması gerekir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay, olağan bankacılık işlemlerini örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirmemektedir.

Örgüte Müzahir Okula Çocuğunu Gönderme

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 03.12.2018 tarihli ve E: 2018/1958; K: 2018/4762 sayılı kararında da sanığın, “Çocuğunu örgüte müzahir okula göndermesinin örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini” belirtmiştir.

375 saylı khk kapsamında, örgüte müzahir okula çocuğunu göndermek iltisak veya irtibat kavramları çerçevesinde değerlendirilmeyebilir. Aynı zamanda, okulun ikamet adresinize yakınlığı, okulun teşvik alan okullardan olması ve çocuğunuzun okulu burslu kazanması da savunma açısından önemli etkenlerdendir.

Memur Hakkında Soruşturma veya Ceza Davası Bulunması

Memur hakkında soruşturma bulunması veya ceza davası açılması örgütle irtibat veya iltisak için yeterli görülmektedir. Masumiyet karinesine aykırı olarak kamu görevinden çıkarma kararları verilmektedir. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar bir kişi masum sayılacağından bu hususunda dava dilekçelerinde özellikle belirtilmesi gerekmektedir. Memur hakkında soruşturma bulunması veya ceza davası açılması bir hukuk devletinde memurun kamu görevinden çıkarılması için yeterli değildir. Aynı şekilde 375 sayılı khk kapsamında da değerlendirilmemelidir.

Yukarıda belirtilen hususlar, uygulamada genel olarak karşılaşılan kamu görevinden çıkarma gerekçeleridir. Memur hakkındaki iddialara göre bu gerekçeler çoğaltılabilir. Aynı zamanda dava dilekçelerinde kamu görevinden çıkarmaya ilişkin işlemin hangi temel hak ve özgürlükleri ihlal ettiği belirtilmeli, ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılıklar ortaya konulmalıdır.

Açılacak Dava İle İlgili Diğer Hususlar

Memurlar 375 sayılı khk kapsamında kamu görevinden çıkarıldığı için yargılama giderlerini karşılaması kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürebilir. Bu nedenle davaların adli yardım talepli açılması uygun olacaktır. Dava adli yardımlı açıldığında karar kesinleşinceye kadar bütün yargılama giderlerinden muafiyet sağlayacaktır.

Bu davaların yürütmenin durdurulması talepli açılmasının pratikte bir faydası yoktur.

Kamu görevinden çıkarılan memur hakkında takipsizlik veya beraat kararı verildiyse mağduriyetin ortaya konulabilmesi için dava dilekçeleri duruşma talepli yazılabilir.

Dava dilekçelerin kişiselleştirilmesi önemlidir. Emsal dilekçeler üzerinden gidilse de uyarlama yapılması gerekir. Dava dilekçelerinin sayfalarca (30-40 sayfa) yazılmasına gerek yoktur. Anlatılmak istenen kısa, öz ve gerektiği kadar anlatılmalıdır.

Son olarak dava dilekçeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3 ve 5.maddelerine uygun olarak yazılmalıdır.

Whatsapp ile ulaşın bize
Whatsapp'a gönder

Bu Sayfadaki İçeriği KOPYALAYAMAZSNIZ !!!